“Mihrabın Ruhunu Evlere Taşımak...”

Ahmed ÇITLAKOĞLU

 “İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” üzere kurulmuş olan Diyanet İşleri Başkanlığının temel ilke ve hedefleri; “… İslâm'ın itikadî ve amelî ilkelerini özümsemiş, eğitim ve kültür seviyeleri yüksek, kendisiyle ve toplumla barışık, beşerî ilişkilerde topluma öncü, muhatabını anlayan ve dinî sorunlarına pratik çözümler üretebilen, dinî ve ilmî verileri birlikte kullanabilen, söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlilerine sahip olmak…” şeklinde özetleniyor. “Çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre terbiye etmeyiniz. Çocuklarınız gelecek zaman için yaratılmışlardır. Siz de onlara, yaşayacakları zamanın terbiyesini veriniz ve bilgilerini arttırınız.”  Hz. Ali (r.a.) “Mihrabın Ruhunu Evlere Taşımak...   Yazı başlığı, bana ait değil… Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez Hocanın “Mihrabın ruhunu evlere, minberin ruhunu gönüllere taşımalıyız” sözünden ödünç alınmış bir ifade.

  Camiler ve Din Görevlileri Haftası…

Diyanet İşleri Başkanlığı 1986 yılından itibaren Ekim ayının ilk haftasını “Camiler Haftası” olarak kutluyor…Mehmet Görmez Hoca 11.11.2010 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına geldikten sonra, “Camiler Haftası”, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanmaya başlanmış… Görmez Hoca, başkanlığa geldiği günden itibaren Diyanet Teşkilatının hizmet anlayışında köklü değişikliklere gidildiğini görüyoruz. Bu kutlama haftasında her yıl değişik bir mevzu gündeme taşınıyor… 2011 yılının ana teması; “Cami ve Çocuk”…2012’ninki “Cami ve Engelliler”...2013 yılında ise “Cami Kadın ve Aile” sloganıyla öncelikle camilerdeki abdest ve ibadet mekânlarını kadınlara daha elverişli hale getirilmesi, onların camiye, cemaate katılımının sağlaması hedeflenmiş…Her yıl Ekim ayının ilk haftasında kutlanan “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”, bu yıl Kurban Bayramının aynı günlerde olması sebebiyle 13-19 Ekim tarihlerine kaydırılmış…Bu senenin teması; “Cami ve Gençlik”…  “Geç Kalma Genç Gel” sloganı ile yola çıkılmış… Niyet halis… Slogan güzel!.. Görmez Hoca bu kutlamaların gayesini şöyle açıklıyor; “Caminin deruni maneviyatı ile gençliğin enerjisini buluşturmak, gençliğin camiye aktif katılımını sağlamak ve caminin gençliğe kazandıracakları üzerinde durulması hedeflenmektedir. İkinci gayemiz ise caminin mihrap, minber ve kürsülerinde görev yapan din gönüllüsü kardeşlerimizin gençliğe hitap edebilecek ve onların gönül ve ruh dünyasına hitap edebilecek yeni bir dil ile buluşmalarını sağlamaktır.” Belli ki Başkan Mehmet Görmez Hoca; dert adamı, dava adamı… Eksiklikleri biliyor ve bir şeyler yapma gayretinde… Ancak bu, bir ekip işi… Acaba başkanın ekibi, diyanet teşkilatı; Başkana ayak uydurabilecek seviye de mi?.. Veya ne kadar hazırlar? Diyanet Teşkilatında 122.000 civarında personel çalışıyor… 1000 kadar müftü, 1.500 vaiz, 75.000 imam-hatip, 12.500 müezzin, 20.000 Kur’an Kursu öğreticisi hizmet görüyor. Esasında önemli bir eğitim ordusu!

Örnek din görevlileri…

Diyanetin eğitim kadrosu içinde arzu edilen, “söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlileri”  diye kast edilen, “çevresine ve cemaatine örnek din görevlileri” yok değil…

Var ama, bu sayının ne olduğu, genel hizmetliler yanında bunların oranının ne kadar olduğu önemli!

 Görünün o ki, Görmez Hocanın bir sıkıntısı da bu!.. Bir konuşmasında “Biz ne kadar örnek olabiliyoruz? Çevremize, cemaatimize, insanlara ne kadar örnek olabiliyoruz, bunun üzerinde durmalıyız. Mihrabın ruhunu evlere, minberin ruhunu gönüllere taşımalıyız. Bunun için de örnek olmalıyız” diye, yakınıyor.

 Evet, gençler önemli… Gençlerin camiyle barıştırılması, ölüsü gelmeden(!) diri olarak camiye gelmeleri çok, çok daha önemli.

Ancak camiyi bilmeyen, imamı tanımayan gençler camiye nasıl gelecek, onları camiye kimler getirecek?

Görmez Hoca güzel söylüyor!.. Başkan, “gençliğe hitap edebilecek ve onların gönül ve ruh dünyasına hitap edebilecek yeni bir dil ile buluşmalarını sağlamak lazım” diyor.

Diyor da, bu nasıl olacak?..

O zaman önce din görevlilerini eğitmek lazım!

Sonra, bu gençlerin ayağına gidilmeli… Gençlerin bulunduğu ortamlara girilmeli…
Eğitim müesseselerine, oyun sahalarına, işyerlerine, hatta evlerine gidip ziyaret edilmeli…

  Genç kime denir?..

Genç kimdir?.. Kime geç denir?

Doğum yılının gösterdiği yaşa göre mi tarif etmeliyiz genci? Gençliğin yaş sınırı nedir?

 90 yaşında deve sırtında Medine-i Münevvere’den İstanbul’a koşan Eba Eyyüp El Ensari hazretleri mi genç, 20-25 yaşlarında olmasına rağmen, hiçbir ideali, düşüncesi bulunmayan, sorumluluk hissetmeyen, çalışma enerjisi olmayan delikanlı mı genç?

  Dava derdi olan, hizmet aşkı olan, mesuliyet duygusu olan; yaşı ne olursa olsun, gençtir!..

Bir hizmet derdi yok ise, bir ideali, düşüncesi bulunmuyor, sorumluluk hissi taşımıyorsa; yaşı ne olursa olsun; 30’unda da olsa, 20’sinde de olsa gençlik fonksiyonlarını yitirmiş demektir.

 Din görevlilerinin eğitimi…

Bugün camideki din görevlilerinin bilinen hizmetleri; ezan okumak, camiye gelen cemaate namaz kıldırmak, vaaz etmek, öldüğünde cenazesini yıkamak ve defnetmek!

Vaazlar genelde vaizler tarafından yapılmakta, istisna olarak kendini yetiştirmiş bazı imam-hatipler tarafından verilmekte…

Değil vakit namazlarında Cuma günleri dahi cemaat camiye ezanla veya namaza çok az kala geliyor.

Dolayısıyla camideki vaazların cemaati bilgilendirme noktasında pek etkili olamadığı görülüyor.

 Çözüm ne?

Çözüm; Müslümanlara İslam’ın emir ve yasakları anlatılacaksa, camiye gelmelerini beklemek yerine, görevlilerin caminin dışına çıkarak Müslümanlarla (genç veya yaşlı) irtibat kurmalarıdır.

Bunun için de görevliler, fıkhî bilgilerin yanında halkla beşeri münasebetler hususunda eğitilmelidir.

Özellikle ve öncelikle görevliler cemaatle sıcak ilgi kurmalı, cemaat-görevli arasında sevgi bağı geliştirilmeli…

Cemaat ile görevli arasında sevgi ve saygıda eksiklik varsa, orada tebliğ de olmaz, hizmet de!

 Mesela; Bir görevli (özellikle köylerde) cemaatinin vefatında, “ölüm selası”na para alıyorsa, o görevliyi o köyde pek dinleyen olmaz!

Bugün şehirlerde belediyelerin cenaze definlerini ücretsiz yaptıkları bir ortamda, din görevlisi (özellikle arkasında 5 vakit namaz kıldığı) cemaatinin defin işlemlerini ücretsiz yapmıyorsa, o görevlinin cemaat nazarındaki itibarı nasıl olacaktır?

Mevlüt oku para… Ölüm selasında para… Cenaze defninde para… Sonra camide cemaat ara!

  Müftülükler Diyanet İşleri Başkanını ne kadar örnek alıyorlar?

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, kutlama programları dahilinde ülkedeki gençlik merkezi liderleri ve üniversitelerin gençlik kulüplerinin temsilcileri ile bir araya geliyor…

Soru şu:

-       Başkan böyle bir program icra ederken, Türkiye genelinde acaba il ve ilçe müftülerinden kaç tanesi başkanı örnek alarak kendi bölgelerindeki gençlerle böyle toplantılar yapıyorlar?

-       Başkanlığın web sitesinde hafta ve kutlamalarla alakalı bilgi ve haberler yer alıyor…

Acaba müftülüklerin web haber sitelerinde de bu kutlamalarla alakalı haberler yer alıyor mu?

Şayet böyle haberler yer almıyorsa, o müftülüklerin daha bu haftanın varlığından haberdar olmadığı anlamına gelmez mi?

Diyanetin Başkanı tepede tabir caizse adeta çırpınacak, ama alt kademedeki personelleri onun bu çırpınışından haberdar dahi olmayacak!

(Kutlamalar başladıktan sonra merak ettim, bazı müftülüklerin haber sitelerini taradım. Maalesef haberden haberdar olmayan müftülükler gördüm!)

 

Cami dışında hizmet nasıl verilebilir?..

-       Üniversitelerde, belirli sayının üzerinde personel çalıştıran işyerlerinde ve müesseselerde mescit açılma zorunluluğunu getiren hukuki düzenlemeler yapılmalı… Bu mescitlere sadece namaz kıldırma görevlisi değil, irşat görevlileri tahsis etmelidir.

-       Kendilerini sadece ezan okuma ve namaz kıldırma memuru olarak gören görevliler özel eğitime tabi tutulmalı. Cami dışında cemaatle diyalog kuramayan, kendini geliştirme ihtiyacı hissetmeyen görevliler başka sahalarda istihdam edilmeli.

-       Özellikle köylerde (ki Türkiye’de 18 bin köy bulunuyor), köylünün kapısını çalmayan, çocukları ve ailelerini eğitme derdi taşımayan, sadece Cuma namazı kıldırmak için bekleyen görevli kadroları gözden geçirilmeli, görevliler kabiliyetleri nispetinde çalışabilecekleri sahalara kaydırılmalıdır.

-       Ezan okuma ve namaz kıldırma vazifelerinin yanında irşat hizmetlerinde bulunan görevlilerin ücretleri arasında farklılık bulunmalı. Farklı hizmet; hem ücrette hem de vazife yerlerinin tespitinde belirleyici unsur olmalı.

-       Bu kutlama haftası sürecinde din görevlilerinin (normal) izinleri kaldırılmalı, herkes seferber olmalı… “Camiler ve Din Görevlileri Kutlama Haftası”nda din görevlisi, izinli!.. Bu olacak şey mi?

-       Her yıl, kutlama haftasının teması değiştiriliyor… O yılın yeni teması, yeni mevzuu üzerinde kutlamalar öncesinde görevliler eğitilmeli… Ki, kim, neyi, nasıl konuşacağını iyi bilmeli!

-       Örnek, ideal görevliler İl-İlçe Müftülüklerinin web sitelerinde ve basında (yapılan farklı hizmetlerle birlikte) kamuoyuna tanıtılmalıdır.

-       Gelecek yılın “teması” şimdiden, bir yıl önce tespit edilip, o tema üzerinde “ödüllü” yarışmalar yapılmalı. Kutlamalarda dereceye giren tebliğler konuşulmalı.

-       Çoğu gençler (kız veya erkek) muhatap alınmamaktan, dert ve sıkıntılarını anlatacak muhatap bulamamaktan şikayetçi… Öyle gençlerimiz var ki, onlar için; bir-kaç teselli edici, babacan, sevecen ifadeler nice maddi yardımlardan çok daha önemlidir.

Bu gençlerin ihmal edilmesi, onları art niyetli, istismarcı çetelerin tuzağına düşürmektedir. Sahte şeyh ve hocalar da böyle türemektedir.

 

“Söylediklerinizi duyurmak için kimseyi kolundan tutmayın; çünkü insanlar sizi dinlemeye istekli değillerse, onları tutacak yerde çenenizi tutmanız daha hayırlıdır.” (L. Chesterfîeld)

 Vesselam…