Metal yorgunluğu; günümüzde siyaset ve bürokraside yıllardır yaşanan ve bilinen fakat ismi yeni konulan kronikleşmiş bir personel hastalığının adı… Patent hakkı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediyelerde ve parti teşkilatlarında Metal Yorgunluğundan bahisle hızlı bir yenilenme başlattı.
Peki, siyasette görülen metal yorgunluğu diyanet camiasında bulunmuyor mu?
Bulunmaması mümkün değil. Ancak 120 binin üzerinde bir personel kadrosuna sahip Diyanetteki metal yorgunlarını nasıl yenilenecek?
Yeni Başkan Ali Erbaş Hocamızın bu sahada nasıl bir adım atacağı, neler yapabileceği merak mevzuu!
Eski Başkan Mehmet Görmez Hocamız “Biz ne kadar örnek olabiliyoruz? Çevremize, cemaatimize, insanlara ne kadar örnek olabiliyoruz, bunun üzerinde durmalıyız. Mihrabın ruhunu evlere, minberin ruhunu gönüllere taşımalıyız. Bunun için de örnek olmalıyız” dedi ve gitti.
Yeni Başkan Ali Erbaş Hocamız geldi, bakalım örnek din görevlilerinin yetişmesi ve yerleştirilmesi hususunda nasıl bir adım atacak ve neler yapabilecek?
***
Camilerde imam-hatip ve müezzin kadrosunda görevli “din görevlileri”; sadece namaz kıldırma, ezan okuma ve cenaze defin memurları gibi görülmemeli.
Din görevlileri, doğumdan ölüme kadar hayatımızın hemen her safhasında, düğünlerimizde, hastalık hallerinde ve cenazelerimizde, her an yanı başımızda hazır ve nazır bir yardımcı, bir danışman, bir eğitimci olarak görülmeli. Ve de öyle yetiştirilmeli ve olmalı.
Bu vasıfları taşıyan ideal din görevlileri yok değil, ancak istisna denilecek kadar sayıları çok az.
Bu ideal ve örnek din görevlileri taltif edilmeli, onore ve teşvik edilmeli.
***
Cemaatiyle kucaklaşamayan, hizmet aşkı olmayan, vaaz ve hutbelerde cemaate anlattıklarını nefislerinde yaşamayan, cemaatini tanımayan ve tanımak dahi istemeyen, ölüm ve hastalık hallerinde, dert ve sıkıntı zamanlarında, düğün ve sair meşru cemiyetlerinde cemaatinin yanında olmayan görevlilerin cemaatine faydalı olması mümkün değildir.
Bu vasıfları taşımayan camilerde görevli memurlar başka sahalarda istihdam edilmelidir.
***
Din görevlisi mi, camide görevli biri mi?
Cami ve cemaatini, Müslüman’ın derdini dert edinmeyen cami görevlisine din görevlisi denir mi?
Camilerde iki tip görevli bulunuyor:
Biri; eğitim durumu ve kadrosu ne olursa olsun, ister İlahiyat ve İmam-Hatip Lisesi mezunu İmam-Hatip ve Müezzin olsun, isterse ilkokul mezunu müstahdem olsun; genç yaşlı, kadın erkek, uzak yakın demeden cemaatin dinî ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamayı vazife addeden, onların dertleriyle hem dert olan görevliler ki; bunlar, resmi statüleriyle fiili halleri mütenasip, arzu edilen, gerçek din görevlileridir.
Diğeri; eğitim durumu ve kadrosu ne olursa olsun, ister İlahiyat ve İmam-Hatip Lisesi mezunu İmam-Hatip ve Müezzin olsun; cemaatini derdini dert edinmeyen, onlara hizmeti vazife addetmeyen, cemaatle birlikte namaz kılmak/kıldırmak ve ezan okumak için camiye gelip giden görevliler ki; bunlar da “cami ve din görevlisi” biri değil, “bir camide görevli” 657’ye tabi herhangi birer görevli demektir!..
Bunlar, tesettür mevzuunda “başörtülü değil başı örtülü” biri gibidir!
***
Camiler ve Din Görevlileri Haftası!..
Her yıl 1-7 Ekim tarihleri arası “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanıyor.
1986 yılından itibaren 30 yıldır yapılan kutlamalar neticesinde acaba ne değişti, bu kutlamalar neyi değiştirdi?
30 yıl öncesine göre muhakkak camilerimizin sayısında ciddi bir artış oldu… Özellikle vakıflar eliyle tarihi camilerimizin restoresinde büyük gelişmeler oldu.
Ancak cami cemaati sayısında bir gelişme olmadı. Aksine azalma oldu.
Bilhassa Ramazan’da eskiden teravih namazlarında Cuma namazlarındaki gibi cemaat camilerin dışında namaz kılardı. Son yıllarda ise teravih namazlarındaki cemaat sayısı, normal yatsı namazlarındaki gibi, o kadar azaldı.
***
Camiler haftası, söylem ve sloganlardan ziyade hiç değilse geçmiş yıllara nazaran her yıl iz bırakacak bir eyleme dönüşmeli. Bir farkındalık oluşturulmalı.
***
Bu yılın farklılığı; Edirne’de Selimiye ve Ankara Külliye’de Millet Camii gibi her vilayete bir selâtin camii, bir Millet Camii kazandırmak olmalıdır.
Camiler sadece namaz kılınan, ibadet edilen mekânlar değildir… Camiler aynı zamanda İslâm’ın, Müslümanlığın, İslâm beldesinin alâmetifarikasıdır.
Mimar Sinan Edirne’de Selimiye’yi inşa ederken, o günün şartlarında sadece Müslümanlara namaz kılacakları bir mekân yapmayı mı düşünmüştür?
İstanbul’da Çamlıca Camii, Rize’de Kıble Dağı Camii; sadece namaz kılınacak bir ibadethane olarak mı inşa edilmiştir?
***
Cami görevlileri umumiyetle camiye gelenlere hizmet veriyor. Ya camiye gelmeyen veya gelemeyenlere kimler ve nasıl hizmet verecek?
Bu hafta kutlamalarında bu mevzu da gündemde yer bulmalı.
***
Din gönüllülerinin performansı, camilerin müdavimi cemaatten sorulmalı!..
Nasıl ki, devamlı müşterisinin ismini bilmeyen bir esnaf… Daimi hastalarının ismini bilmeyen, ona ismiyle hatip etmeyen bir doktor… Mükellef ve müvekkilinin ismini bilmeyen ve onlara isimleriyle hitap etmeyen bir mali müşavir ve avukat düşünülemiyorsa; değil sair vakitlerde, özellikle Sabah ve Yatsı namazlarının müdavimi cemaatini tanımayan, onlara isimleriyle hitap edemeyen cami görevlileri de düşünülmemeli!
“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.” (Nisâ, 58)
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
15 Ekim 2017 / 25 Muharrem 1439