‘Kayyum’ zırhı neleri ve kimleri koruyacak?

Ahmed ÇITLAKOĞLU

 FETÖ şirketleri kayyumlarına dokunulmazlık zırhı…

Normal şartlarda TCK ve CMK’ye göre atanan kayyumların hatalı yönetim ve kararlarından dolayı şirketin zarar ve ziyanından mesul oldukları bilinirken;
‘FETÖ/PDY aidiyeti, iltisakı veya irtibatı’ nedeniyle TMSF’ye devredilen şirketlere atanan kayyumların ehil olup olmadıkları…
Bu kayyumların yetkili oldukları şirketleri zarara uğratmaları halinde cezai sorumluluklarının olup olmadığı; uzun zamandır kamuoyunda vurgulanıyor ve tartışılıyordu.
 
Nihayet (22.6.2017/ 691 Sayılı) KHK ile bu tartışmaya son nokta konuldu: “Olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz… Olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.”
 
 
***
Kayyum; "Belli bir malın yönetilmesi ya da belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse" demektir. Kayyum, genellikle usulsüzlük yapılan özel kurumlara, şirketlere, devletin el koyduktan sonra belirli bir süreyle atadığı yöneticidir.
 
Normal şartlarda kayyum ataması, görev ve yetkileri, ücretleri mahkemeler tarafından belirlenirken OHAL döneminde kayyum atama ve azilleri, görev ve yetkileri, ücretleri TMSF’nin bağlı olduğu bakan tarafından yapılmaktadır.
 
Bugün, TMSF’nin bağlı olduğu ve kayyum atamalarından sorumlu bakan; Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’dir.
***
Bugün itibariyle, bin’e yakın FETÖ şirketinin TMSF’ye devredildiği, bu şirketlerin toplamda elli bin civarında çalışanı bulunduğu ifade edilmektedir.
 
Normalde iş dünyasında bir holdingin başına (günümüzde kullanılan sıfatıyla) CEO (üst yönetici) atanırken; belirli tecrübeye sahip iyi yetişmiş, başka kurum ve birimlerde başarısı ispatlanmış, ehliyetli ve liyakatli kişiler seçilirken; muhtemelen kayyum atamalarında da özellikle ehliyet ve liyakat hususunda aynı hassasiyetin gösterilmiş olduğunu düşünüyoruz.
 
Her ne kadar son KHK ile kayyumlar;  karar, görev ve fillerinden dolayı sorumlu tutulmayacak olsalar da onları atayan siyasi idare, bu kayyumların faaliyetlerinin neticesinden sorumlu olacaklardır.
 
Deniliyor ki, TMSF sorumluluğu altında olan bu ticari şirketlerin kârlı olanları satılmayacak, faaliyetlerine devam edecek. Lakin zarar edenler, verimli olmayanlar satılacak, elden çıkartılacak.
 
Peki, bin’e yakın şirket arasında kârlı ve verimli oldukları halde, ehil olmayan idarecilerin şahsi kusurları sebebiyle içi boşaltılıp zararlı duruma düşürülenler olursa!..
Hatta günümüzde pek de yabancı olmadığımız bir uygulamayla; art niyetli bazı kişiler eliyle karlı şirketi birilerine peşkeş çekmek için özellikle zarar ettirilenler olursa!.. 
Tamam, zarara sebep olan kayyumların herhangi bir sorumluluğu olmayacak; peki, bu kayyumları atayan siyasilerin de mi sorumluluğu olmayacaktır? 
 
Şayet böyle bir hadise vuku bulursa, bunun siyasî faturası direk olarak evvelen; sorumlu bakan sıfatıyla Nurettin Canikli’ye kesilmeyecek midir?
 
Saniyen; Canikli’yi atayan Başbakan Binali Yıldırım ve de Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a kesilmeyecek midir?
***
Bir kayyuma birden fazla şirket sorumluluğu verilmesi!..
Görülen o ki, bir kayyuma birden fazla şirket sorumluluğu ve yetkisi veriliyor.
Acaba neden?
Kayyumluk yapabilecek yeterli sayıda güvenilir ve ehil eleman sıkıntısı olduğu söylemek mümkün değil!
 
O halde böyle bir uygulama; kayyumların özellikle siyasilere yakın, ya da partili şahsiyetlerden seçilmesi hallerinde,  kamuoyundaki ‘kayyumluk partililere peşkeş çekiliyor!’ algısını haklı çıkartmış olmaz mı?
 
Bizlerin kulağına kadar gelen ve kamuoyunda seslendirilen endişe; tavandaki yetkili ve etkili siyasilerin kulağına gitmez mi: “FETÖ şirketlerinin kayıtlarında, yoksa bazı siyasilerin isimleri yer alıyor da, onların deşifre edilmemesi için mi acaba siyasilere yakın veya partili kişilerin birden fazla şirkete kayyum olarak atanmaktadır?”
 
Tabanın sesi, tarafsız kamuoyu araştırma (anket) firmaları tarafından dinlenecek olursa, mutlaka tavan da bu sesi duyacaktır!
 
Bir şeyin şuyuu vukuundan beterdir...
Önemli olan dedikoduya fırsat verecek eylemlerden uzak durmaktır.
***
Kayyum atamalarına kriter getirilmelidir!..
Kayyumların seri ve radikal kararlar alabilmeleri için dokunulmazlık zırhına kavuşturulmaları bir derece haklı görülebilir.
Lakin gafleten veya kasten, kusurlu kayyumların faaliyetlerinin faturasının siyasîlere çıkartılmaması için;
- Ticarî şirket kayyumlarına ehliyet ve liyakat kriterleri getirilmelidir.
- Kayyum atamalarında mal beyanı bildirimi mecburiyeti getirilmelidir.
- Kayyumlar, dokunulmazlık hakları yanında ‘bağımsızlık’ yetkileriyle de donatılmalıdır.
 
“Sarhoş, cinayeti yapar da sonra “özrüm vardı, kendimde değildim” der. Kendinde olmayış, kendiliğinden gelmedi sana, onu sen çağırdın.” (Hz. Mevlana)
 
Vesselam… 
Ahmed Çıtlakoğlu
27 Haziran 2017 / 03 Şevval 1438