II. Abdülhamid’in vefatının 100. Sene-i devriyesi yaklaşırken…

Ahmed ÇITLAKOĞLU

 Osmanlı İmparatorluğunun 36 hükümdarı arasında belki en büyüğü, 34 yaşında tahta çıkan, 34.Padişahı ve 113.Halifesi, 76 yıllık ömrünün 33 yılı saltanatta geçen; Ulu Hakan, Cennet Mekân Sultan II.Abdülhamid Han’ı vefatının 100.yılına girerken şükranla ve minnetle yad ediyoruz…

 
***
Doğumu: 21 Eylül 1842
Ölümü: 10 Şubat 1918 
Saltanatı: 31 Ağustos 1876 - 27 Nisan 1909
 
***
Sultan Abdülhamid, soğukkanlı fakat vehimli bir mizaca sahipti. Çok dinler, az konuşurdu. Kendisiyle konuşanlara saygı telkin eder, herkese karşı nazik davranırdı. Hoşlanmadığı kimselere bile güler yüz gösterir ve sevmediğini belli etmezdi. Karşısındakinin duygu ve düşüncelerini sezmekte mahirdi. 
 
Herkesin gönlünü almasını iyi bilirdi. Fevkalade bir zekâya ve hafızaya sahipti. Bir kere gördüğü veya sesini işittiği kimseyi asla unutmazdı. İradesi kuvvetli, fikir ve kararlarında istiklal sahibi, tehlike karşısında metanetli idi… İçki içmez, her türlü sefahatten uzak durur, sade bir hayat yaşardı. 
 
Önemli devlet meselelerinde karar vermeden önce değişik fikirdeki devlet adamlarının görüşlerini alır, hatta bazen zıt görüşlü kimseleri huzurunda münakaşa ettirir, daha sonra kesin kararını verirdi.
 
***
Önceki iki padişahın hal edilmiş olması, kendisinin de tahttan indirileceği endişesini doğurmuştu… Bu sebeple devlette olup bitin her şeyden haberdar olabilmek için kuvvetli bir hafiye teşkilatı kurdu.
 
***
Abdülhamid'in mücadele ettiği ve kısmen başarıya ulaştığı önemli konulardan biri de Filistin meselesi idi. 
 
Siyonistler, Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması için Abdülhamid'e başvurdular ve Osmanlı maliyesinin en büyük problemi olan dış borçların bir kalemde silineceğini söylediler. Padişah bu para tekliflerini kabul etmediği gibi, Yahudilerin çeşitli yollarla Filistin'e gelip yerleşmelerine engel olacak bazı tedbirler de aldı.
 
***
Osmanlı tarihinin en canlı eğitim hamlesi, Abdülhamid dönemine rastlar…  İlk kız okulları onun zamanında açılmıştır.
 
Sağlık alanında da önemli adımlar atıldı. Haydarpaşa Tıbbiyesi ve kendi parasıyla yaptırdığı Şişli Etfal Hastahanesi ile bir kısım masraflarını kesesinden karşıladığı Darülaceze onun sağlık ve sosyal yardım alanlarında attığı önemli adımlardır.
 
Bütün memlekette ticaret, ziraat ve sanayi odaları da yine Abdülhamid zamanında açıldı.
Hicaz ve Basra'ya kadar telgraf hatları çekildi. Şam’dan Mekke'ye kadar uzanan Hicaz demiryolunu inşa ettirdi.
 
***
33 yıl padişahlık ve halifelik makamında oturan…
Devlet ve hilafet mührünü abdestsiz basmayacak kadar dinî hassasiyeti olan…
Halifelik sıfatını Osmanlı padişahları arasında en çok kullanan ve halifelik makamı¬na yakışır iffet, haysiyet, vakar ve namus timsali bir şahsiyet olan…
Kan dökülmesinden asla hoşlanmayan, 33 yıllık saltanatı süresince imzaladığı ölüm fermanlarının sayısı birkaç taneyi geçmeyen…
Bazı tâvizler pahasına da olsa ağır bir yük oluşturan savaşlardan kaçınma yoluna giden ve sarayın masraflarını azamî derecede kısan; Ulu Hakan Sultan Abdulhamid Han;
 
Ne hazindir ki;
“Bazı şer’î hükümleri din kitaplarından çıkarmak, dini kitapları tahrif ettirmek ve yakmak, devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcama yapmak, İdare ettiği kimseleri şer’i sebep olmadan öldürmek” iftiralarıyla tahtan indirilir!..
 
***
Ne hazindir ki;
Ulu Hakan’ın hal' fetvasının ilk müsveddeleri sarıklı mebuslardan Elmalılı Hamdi (Yazır) Efendi’ye yazdırılır ve Şeyhülislam Mehmed Ziyaeddin Efendi’ye imzalattırılır!..
 
***
Ne hazindir ki;
Meclise sunulan Hal’ fetva metninde “kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hal’ etmek” şeklinde iki şık bulunmasına rağmen; mabeyn kâtipliğinden başlayarak çeşitli hizmetlerinde ve yedi defa sadrazamlığında bulunan Abdülhamid'in otuz üç yıllık icraatından (varsa bir sorumluluk!) onun kadar sorumlu olan Meclis başkanı Said Paşa, Mecliste padişaha tahttan çekilme teklifinde bulunulması kararını oylamadan,  doğrudan hilafet ve saltanattan hal'i kararını oya sunar ve oylatır!...
 
***
Meclisin hal' kararını padişaha tebliğ etmek üzere seçilen heyet; Ermeni Aram, Gürcü Ârif Hikmet Paşa, Yahudi Emmanuel Karasu ve Arnavut Esad Toptani'den müteşekkildi.
Bu heyetin ortak özelliği; hepsinin Mason olmasıydı.
 
Ne hazindir ki;
Ömrü Yahudi ve Masonlarla mücadeleyle geçen Sultan Abdülhamid, Yahudi ve Masonlar eliyle tahttan indiriliyordu!
 
***
Saltanatı döneminde aleyhinde bulunan pek çok aydın bilahare onun lehinde yazılar yazmaya başladı. 
 
'Pâdişah hem zâlim, hem deli' dedik, İhtilâle kıyam etmeli dedik; 
Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik; Çalıştık fitnenin intibahına.
 
Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz, Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz. 
Sade deli değil, edepsizmişiz. Tükürdük atalar kıblegâhına. (Rıza Tevfik Bölükbaşı)
 
***
Tarihten ibret almak!..
Tarih tekerrürden ibarettir, diyorlar… Tekerrür eden tarih değil, hatalardır.
Aynı sebepler aynı şartlar altında genelde aynı neticeyi doğurur.
 
Dünün Yahudileri ne ise, bugünün Yahudileri de odur…
Dünün Jön Türkleri, İttihat ve Terakki uşakları, Said Paşaları, Damat Mahmud Paşaları, dün padişaha nasıl tuzak kurmuş ve hainlik yapmışlar ise, bugün de liderlerin yakınında tuzak kuracak ve hainlik yapacaklardır!
 
Tarih, sadece devlet adamlarına değil, sokaktaki limoncu, simitçi, dolmuşçusundan her meslek ve herkesimden herkese lazımdır.
 
***
Yalan söyleyen tarih ve tarihçiler utansın!..
Hain ve zalim Jön Türk ve İttihat/Terakki uşaklarının Abdülhamid’e kurdukları hile ve tuzakları anlatmayan ve gizleyen, Abdülhamid’in esas anlatılması gereken yönlerini değil de garnitür cinsten vasıflarını gündeme taşıyan günümüz sözde tarihçileri utansın!
 
***
Sultan II. Abdülhamid’in vefatının 100. Sene-i devriyesi yaklaşırken, günümüz Jön Türk ve İttihat/Terakki hayranları ve uşakları, pazarlamacı sözde tarihçiler, dün olduğu gibi muhtemelen bu günlerde de türeyecektir…
 
Tarih, ibret alınmak için okunmalı ve anlatılmalıdır.
Sözde bir tarihçi, faraza Abdülhamid’e kızıl sultan diyen hainlerin maskesini düşürmüyor, hal’ fetvasındaki iftiraları anlatmıyorsa; o tarihçi değil, pazarlamacıdır!
 
Özellikle Abdülhamid’i tanıtmak maksadıyla iyi niyetle konferans tertip edecek kurum ve kuruluşlar, vakıf ve dernekler, davet edecekleri tarihçileri iyi araştırmalı… Aksi halde, tarihi gerçekleri kamufle eden sözde tarihçilerin konuşmalarının kendilerine fatura edileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir.
 
***
“Abdülhamid’e çirkef ‘zalim’ demek, gözyüzünü çirkef ve yağmur suyunu pislik diye göstermekten farksızdır.” (Necip Fazıl)
 
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu 
18 Aralık 2017 / 30 Rebiul’evvel 1439