Devletin Kahraman Meyyitlere İhtiyacı Var!..

Ahmed ÇITLAKOĞLU

 TRT 1’ de yayınlanmakta olan ve devletin de desteklediğini düşündüğümüz Payitaht Abdülhamid dizisinde Cennet Mekân Abdülhamid döneminde sarayda sergilenen entrikalardan, yabancı ülke ajanlarının oyunlarından, sokak çetelerinden, sultanın etrafındaki hainlerden bahsedilirken günümüze de ışık tutacak enteresan mesajlar verilmektedir.

 
***
Devletin ve iktidarın bekası güçlü bir istihbaratla ancak mümkündür…
Sultan II. Abdülhamid’in 33 yıllık iktidar döneminde iç ve dış hainlerle mücadelesindeki başarısının sırrının kurduğu güçlü istihbarat teşkilatıyla alakalı olduğu ifade edilir…
 
***
Yeşiller ve Çatlıların ilhamı “Meyyitler” mi?
Payitaht Abdülhamid dizisinde Cuma günü akşam yayınlanan 40. Bölümünde dikkat çeken, günümüz Yeşil ve Çatlılarını hatırlatan “Meyyit” sahnesi:
 
Yabancı sefirlerin tuzağına düşen ve sözde idam edilen istihbarat başkanı Murat, Abdülhamid’in karşı hamlesiyle sahte idam ve definden sonra “Meyyit” ismiyle istihbarat çalışmalarına devam eder…
 
Abdülhamid:
“Bize gelen jurnallerden anladığımız Payitahtta kim olduğunu bilmediğimiz bir çete var… 
Bir kısmının ucu sefaretlere çıkar, bir kısmı Duyunu Umumiye dayanıyor. Bir kısmını bilmiyoruz.
Bunlarla mücadele edebilmek için Devletle bağı olmayan birisi lazım… Ancak devletle bağı olmayan biri bunların üzerine gidebilir.
 
Sen bu yüzden artık ölü bilineceksin… Bu yüzden adın meyyit oldu… İşini ortalarda görünmeden yapacaksın.
 
Payitahtta usulsüz işler yapanları, silah ticareti yapanları, afyon ticareti yapanları, şehrin ahlakını bozanları takip edeceksin!
 
 
 
***
Devletin vazifesi her yerde olmak, lakin her yerde görünmemektir. 
 
Bu devletin tekkelerde, esnaf localarında, hastanelerde, hanımların arasında, sokaktaki kabadayılar arasında bile adamları vardır. 
***
Fehim Paşa, devletini seven külhanbeyleri himaye eder… Payitahttaki çakallar Fehim Paşadan çekinirler. 
 
***
Demek ki hainlerle, sokak kabadayısı mafya ile mücadele etmek için devletini seven külhanbeyleri himaye etmek gerekiyormuş!
 
Demek ki, çetelerle mücadele etmek için devletle bağı olmayan meyyitlere ihtiyaç varmış!
 
Demek ki, Payitahtta usulsüz işler yapanlar, silah ticareti yapanlar, afyon ticareti yapanlar ve şehrin ahlakını bozanlar devlet başkanı tarafından meyyitler eliyle takip ediliyormuş!”
 
Demek ki Devlet, hukukun boşluklarından istifadeyle devlet kahramanlarını harcamak isteyen şer odaklarına kahramanlarını harcatmıyormuş!
 
***
“Biz tebaamıza açı çektirmek için devletin başında değiliz.”
Dizide yine dikkat çeken başka bir sahne:
Devlet, Bulgar mıntıkasında büyük çapta üretilmekte olan afyonu yasaklama kararı alır… 
 
Tahsin Paşa Abdülhamid’e sorar: 
“- Sultanım, vesikalara göre köylüler afyonu satmak için ekiyorlarmış… Onlar cezalarını çekmeyecekler mi?”
 
Abdülhamid’ten tarihi cevap:
“- Köylünün halini de düşünmek durumundayız… Ne olursa olsun onlar bizim tebaamızdır. Biz tebaamıza açı çektirmek için devletin başında değiliz. Bizim en büyük mesuliyetimiz âleme nizam vermektir.” 
 
***
Dizideki bu sahneyi seyredince bir an; “ Afyon eken Bulgar köylüleriyle hain FETÖ yapılanmasında terör örgütünün finans kaynağı bankası ile eğitim kurumları okul ve dershanelerinde çalışan (çaycısından temizlik personeline, güvenlik görevlisinden öğretmen kadrosuna kadar) personelin arasında bir benzerlik var mıdır?”  diye düşündüm!..
 
Devlet erkânı arasında acaba bugün “Banka ve eğitim kurumlarındaki personelin halini de düşünmek durumundayız… Ne olursa olsun onlar bizim vatandaşımızdır. Biz vatandaşımıza açı çektirmek için devletin başında değiliz!” gibi düşünenler olmuş mudur, diye de merak ettim!
 
***
“Kuvvetli bir hükümdarın adil bir veziri, efendisnin bütün adaletsizliklerkini tamir edebilir. Fakat bizzat vezir de zalim olursa devlet binası yerle bir olur.” (Timur)
 
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
03 Mart 2018 / 15 Cemaziyelahir 1439