Kaybettiğimiz değil kaybettirilen, yitirdiğimiz değil çalınan değerlerimizin farkında mıyız, ya da ne kadar farkındayız?
Kişi ihtiyacı olan şeyin peşine koşar… Kişi neyi kaybettiğini, nerede kaybettiğini biliyorsa; arayacağı şeyi de bilir, arayacağı yeri de! Lakin neyi nerede kaybettiğinizi bilmiyorsanız boşuna aramayınız, bulamazsınız!
***
Nice değerlerimizi çaldılar, fakat hala neyi kaybettiğimizin farkında değiliz.
Kaybettiğimizi bilemeyince de arama ihtiyacı hissetmiyoruz…
Dahası, kaybettiğimizin farkına varırsak arayacağımızı bilenler, bizlere düşünme fırsatı da vermiyorlar… Bizleri mâlâyânî (boş ve faydasız) şeylerle oyalıyorlar.
İşte tv programları… En fazla reyting getiren, seyirci toplayan programlar eğlence ve spor programları!
***
Maddî zenginlik manevî fakirliği doğurdu!..
Ülke ve millet olarak zenginleştik. Milli gelirimiz ve okur-yazarımızın sayısı arttı. Çoğu kesimin refah seviyesi yükseldi. 70-80 metrekarelik evlerden 150-200 metrekarelik villalarda, saraylarda oturur olduk. Zengin daha zengin, fakir daha fakir olsa da hemen hemen çoğu yerde her hanenin önüne en az bir otomobil çekilir oldu. Amma huzurumuz yok oldu... Kardeşlik bağları koptu. Aramızda sevgi ve saygı kalmadı.
Madde manaya hâkim oldu. Maddi değerler gelişirken, manevi değerler erimeye yüz tuttu. Edep hayâ, ahlak maneviyat bırakınız uygulamayı konuşulmaz oldu.
Aşırı madde, dengeleri bozdu. Evlenen çiftlere söylenen “bir yastıkta kocasın sözü” tarih oldu.
Uyuşturucu kullananlar arasında en fazla ünlülerin ve zengin aile çocuklarının isimleri söylenir oldu.
Aşırı madde huzur vermedi. Aksine huzuru aldı.
Toplumun her kesiminde memurundan amirine, işçisinden patronuna, esnafından tüccarına, fakirinden zenginine, ünsüzünden ünlüsüne, sanatçısından sporcusuna, talebesinden hocasına, cemaatinden imamına (v.s.) varıncaya kadar genel manada bir tatminsizlik, bir huzursuzluk, bir güvensizlik hâkim oldu. Şikâyetçi bir toplum olduk. Daha da vahimi yanlışa yanlış diyemez hale geldik. Olumsuzlukları normalmiş gibi kabullenir olduk.
Peygambere salavat getirmek yerine hep şeytan taşlar olduk… Ya da şeytan taşlamaktan salavat getirmeye vakit bulamaz olduk.
***
Kârûn’un hazinelerine özenen, lakin onun zenginlikten önceki ve sonraki halini düşünmeyen şımarık, kibirli ve gururlu zenginlerimiz oldu.
“Kārûn Mûsâ’nın kavmindendi. O, gücüne dayanarak onlara haksızlık etmekteydi. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki sadece anahtarlarını güçlü kuvvetli bir ekip bile zor taşırdı. Halkı ona şöyle demişti: "Sakın şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.” (Kassas suresi, 76)
“Tefsirlerde Karun, Hz. Mûsâ’nın amcasının oğlu ve Firavun’un yüksek seviyede bir görevlisi olarak tanıtılmakta, İsrâiloğulları’na karşı zalimlik ve taşkınlık ettiği rivayet edilmektedir. Hz. Mûsâ’ya önce iman etmiş, fakat daha sonra hırsı ve kıskançlığı yüzünden ona karşı çıkmıştır. Rivayete göre İsrâiloğulları içinde dinî mâlûmatı en geniş olan kimseydi. İlmi ve servetiyle övünür, soydaşlarına karşı büyüklük taslardı. Ne var ki inançsızlığı, kibir ve gururu yüzünden helâk olup gitmiştir.” (DİB Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 245)
***
Kur’an ahlakından ve Peygamber hayatından bahseden, lakin söyledikleriyle amel etmeyen münafık tipli idarecilerimiz, siyasetçilerimiz oldu.
Makam ve sıfatın altında ezilen, seçim meydanlarında ve kampanyalarında eleştirdikleri insanlara dönüşen siyasetçilerimiz oldu.
“Akıllarınca Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya kalkışıyorlar; hâlbuki onlar farkında olmadan yalnızca kendilerini aldatmış oluyorlar.” (Bakara, 9)
“İnkârlarını gizleyen, müminlerin yanında inanmış gözüken münafıklar bu davranışlarıyla hem müminleri hem de Allah’ı aldattıklarını zannederler; hâlbuki asıl aldananlar kendileridir. Çünkü Allah onların durumunu bilmekte, fakat imtihan için fırsat vermektedir. Müminlerin birçoğu onları teşhis etmekle birlikte, göründükleri gibi kabul edip ona göre davranmaktadırlar. İkiyüzlüler bütün bunlardan habersiz oldukları, kendilerini gülünç duruma düşürdükleri, irşad ve davetin kendilerine yönelmesinden de mahrum kaldıkları için asıl aldananlar kendileri olmaktadır.” (DİB Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 80)
***
Çalınan değerlerimizin tek sorumlusu AK Parti değil!..
Doğru. Toplum olarak içinde bulunduğumuz, müşteki olduğumuz, dert ve sıkıntılarımızın tek sorumlusu tabii ki bugünkü iktidar değil.
Lakin AK Parti iktidarından önce de var olan bu halimizin düzeltilmesi için, çalınan değerlerimizin iade edilmesi için milletimiz AK Parti’yi iktidara taşıdı. 16 yıldır girdiği her seçimde iktidar olması için rey verdi… Aman iktidardan düşmesin diye 16 yıldır gayret gösterdi… İktidarın atadığı bürokrat ve yetki verdiği siyasetçilerin bugüne kadar yaptığı nice yanlış icraatlarına rağmen hep destek verdi. Yapılan adaletsiz ve yanlış uygulamalara sabretti. Peki netice?
İstikrar için başkanlık sistemi denildi; işte başkanlığa EVET dedi… Liderse, işte başımızda en başarılı ve tecrübeli devlet başkanı… Kabineyse işte kabine… Güçlü meclisse işte muhalefetin de olmadığı güçlü ve uyumlu bir Meclis!..
Geçmişte her krizin ana gerekçesi gösterilen yargı ve askeri vesayet yok… Hükümet kurup hükümet yıkan basın yok, sermaye çevresi yok. Hükümetin aldığı her kararı veto eden bir cumhurbaşkanı yok.
Kalifiye elemansa kalifiye eleman… Yatırımsa yatırım, teşvikse herkese sınırsız teşvik. Sayısız güzellikler yanında, kayda değer pek olumsuzluk da yok… Eee, netice?
AK Parti iktidarında çalınan değerlerimizden hangisi verildi?
Aksine önceki dönemlerde çalınmayan, elimizde olan nice değerlerimiz de çalındı!
Sözde başörtüsü verildi, tesettür elimizde alındı. Tesettür mefhumu dejenere edildi.
***
7 Haziran’da milletimiz iktidara bir sarı kart gösterdi. Mesaj doğru okunmadı.
31 Mart, iktidara milletin ikinci sarı kartıdır.
Bu defa mesaj doğru okunmaz ise; üçüncü kartın kırmızı olduğunu bilmek için mahir ve kâhin olmaya gerek yoktur.
***
Çözüm:
Öncelikle kaybettiğimiz değerlerimiz tadat edilmeli. Kaybedilen güvenin tekrar kazanılabilmesi için kaybedilen değerlerin verileceğine milletimiz inandırılmalıdır.
Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan Sn. Erdoğan’ın etrafındaki 7 Haziran ve 31 Mart seçim sonuçlarının güzide mimarları(!) bulunmaz Hint kumaşı mesabesindeki kadro öncelikle tasfiye edilmelidir.
“Para her şeyi yapar diyen adam para için her şeyi yapan adamdır” (Benjamin Franklin)
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
15 Nisan 2019 P.tesi / 10 Şaban 1440