Hükümet sisteminin değişmesi yani başkanlık sistemine geçişimizin ardından artık Türkiye’nin yeni bir söyleme ihtiyacı var. Bu söylem sadece ekonomi ile de sınırlı kalmamalı ekonomiden eğitime, sanayileşmeden AR-GE’ye, savunmadan yerli kaynakları kullanmaya kadar geniş bir yelpazede olmalı. Tabi bunu yapacak kadronun da iyi seçilmesi gerekir ki son dönemlerde Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’dan bu yönde açıklamalar gelmeye başladı. Bu söylemler ne kadar erken hayata geçirilirse o kadar erken zamanda istediğimiz noktada oluruz. Aksi takdirde Türkiye’nin kişi başı milli geliri 10.000 dolar civarında kalmaya devam eder.
*
Tamam, yeni bir soluğa ihtiyacımız var bunda herkes hemfikir fakat bunu nasıl başlatacağız? Sanayi, ekonomi, yerli üretimin güçlendirilmesi, AR-GE ve innovasyon konusunda büyük başarılara imza atmış Güney Kore önümüzde duruyor. Güney Kore modeli ile yeni bir atılım dönemine girebiliriz. İnşaat, altyapı yatırımları ve montaj üretimi yaparak artık ülkemiz insanlarının kişi başı milli gelirlerini arttırmak oldukça zor.
*
Peki nedir, kimdir bu Güney Kore? Güney Kore denilince aklımıza 1953’te sona eren ve Kore’nin bağımsızlığını kazanmasını sağlayan savaşa gönderdiğimiz askerler geliyor. Güney Kore savaştan çıktığında açlık ve yoksullukla boğuşan, hatta diğer ülkelerin yardımları ile ayakta durmaya çalışan bir ülke durumunaydı. 1960’lı yıllara gelindiğinde bile, Güney Kore’nin kişi başına geliri 80 dolar civarındaydı. 1960’lı yıllarda Senegal’in kişi başına geliri yaklaşık 170 dolardı. Türkiye’nin ise kişi başına milli geliri ise 1960’ta 380 dolar civarındaydı. Bugün ise Güney Kore inanılmaz bir noktada. Artık Güney Kore bildiğimiz o eski Kore değil!
*
Günümüze dönecek olursak, aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere 50 milyonluk nüfusu ile Güney Kore dünyanın en büyük 12. Ekonomisi durumunda. 60’lı yıllarda Güney Kore’nin üstünde olan Senegal’in ise şimdiki ekonomik büyüklüğü sadece 15.431 milyar dolar. 87 milyonluk Türkiye ise bu seneki güncel verilerle Hollanda’yı geride bırakarak 793 milyar dolar ile dünyanın 17. büyük ekonomisi durumunda. Savaştan sonra ekonomik büyüklük bakımından Türkiye’nin çeyreği bile olmayan bir ekonomi bugün itibari ile Türkiye’nin tam iki katı. Bu ayrıntıları Güney Kore’nin inanılmaz atılımını vurgulamak için bahsediyorum.
*
Tahminlere göre, 2020’li yıllara gelindiğinde Türkiye dünyanın 12. büyük ekonomisi, Güney Kore ise dünyanın 14. büyük ekonomisi olacak. Bu gelişmenin ortaya çıkmasında ülkelerin nüfusları ve nüfus artış hızları da önem taşıyor. Çünkü yaşlı ve genç nüfus oranının düşük olduğu bir ülkede tüketim, yatırımlar dolayısıyla ekonomi küçülme eğilimine girecektir.
*
Peki şimdi Güney Kore’nin bu noktada olmasını sağlayan faktörlerin ve Kore’de ekonomiyi kamçılayan yatırım alanlarının neler olduğuna bakalım. Aşağıdaki tabloda Güney Kore’nin en büyük ve dünya sıralamasına giren şirketlerinin sıralaması yer almakta.
Burada öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki Borsa İstanbul'da işlem gören şirketlerin bugün itibari ile toplam değeri dolar bazında yaklaşık 190 milyar dolar seviyesinde iken sadece Samsung Elektroniğin piyasa değeri 254 milyar dolar seviyesinde. Sadece bir şirketin değeri Borsa İstanbul’un değerinin üzerinde. Tabi burada Samsung’un akıllı telefondan, beyaz eşyaya, robotlardan yeşil enerjiye kadar birçok alanda yatırım ve AR-GE yaptığını vurgulamak gerek.
*
Listeyi incelediğimizde 4 adet finansal şirket 1 tane bankanın yanında 15 üretim şirketinin olduğunu görmekteyiz. Ayrıca listeye ve devamına baktığımız zaman aynı şirketlerin ülke ekonomisini yönlendirdiğini ve ekonomiye büyük katkı sağladığını anlaşılmakta. Bu şirketlerin en önemli özelliklerinin ne olduğuna bakacak olursak; Elektronik, mühendislik, tasarım, yazılım, solar enerjiye dönük üretim yapan ve AR-GE yatırımları yüksek, innovatif ürünler üreten, bunları geliştirmeye yatırım yapan şirketler olduğu görülecektir. Tabi bunların yanında ülke eğitim sisteminin yetiştirdiği insan kaynağı da çok önemli bir yer tutuyor. Her şeyin başı eğitim…
*
Burada vurgulanması gereken bir diğer nokta da Güney Kore’nin ihracatı teşvik amacıyla, ihraç ettiği ürünlere; özellikle de otomotiv sektöründe yer alan ürünlere kendi ülkesinde satılan fiyatın altında fiyatları teşvik etmesidir. Kore’nin ihracatının bu kadar güçlü olmasının bir nedeni de bu. Türkiye’ye dönece olursak, yukarıda bahsi geçen sektörlere önem vererek, gerektiği yerde teşvikler, gerektiği yerde muafiyetler uygulayarak yatırımcıları yönlendirmeli eğer gerekiyorsa devletin başında olduğu konsorsiyumlar ile uzun vadede ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacak sektörleri geliştirmesi gerekiyor. Bu yazılanlar yapılmakla birlikte yeterli olamamaktadır. Yeterli olsaydı zaten istenilen seviyeye ulaşmış oldurduk. Mesela uzun vadede ülke ekonomimiz için çok önemli olan yerli otomotiv projesi halâ hayata geçebilmiş değil. O nedenle yeni bir solukla bu işlere odaklanmamızın tam zamanı.