İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy, vefatının 75′inci, İstiklal Marşı’nın kabulünün 90′ıncı yıldönümü dolayısıyla önceki akşam Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi'nde düzenlenen Rizeli Bilim ve Kültür insanı Prof. Dr. İsmail Kara'nın “Bir Dava ve Fikir Adamı Olarak Mehmed Akif Ersoy” konulu konferans programında anıldı.
Rize Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün organize ettiği ve ilginin yoğun olduğu konferansa Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu, İl Garnizon Komutanı J. Kıdemli Albay Turan Talu, Cumhuriyet Başsavcısı Atilla Aslan, Baro Başkanı. Av. Ateş Hatinoğlu, Rize Üniversitesi Rektör Yardımcı ve Rektör Vekili Prof. Dr. Osman Karamustafa, Ak Parti Rize İl Başkanı Hikmet Ayar, Rize Protokolü ve STK Temsilcilerinin yanı sıra yoğun bir izleyici katılımı oldu.
Program sunuculuğunu Rize Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Fakülte Sekreteri Mustafa Çakır yaptı. Program hakkında kısaca bilgi veren Çakır; Rize Valiliği'nin 2008 yılından itibaren İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü öncülüğünde “Ayın Konferansı” ismi altında seri konferanslar ve panellerin düzenlendiğini, geleneksel hale gelen bu serinin 2011 yılı son “Ayın Konferansı”nın önemli bir konu ve konukla taçlandırıldığını, 2012 yılında da Rize Valisi sayın Seyfullah Hacımüftüoğlu’nun yönlendirici ve yol gösterici destekleriyle devam edeceğini ifade etti.
Mehmet Akif Ersoy Külliyatına kazandırdığı önemli çalışmaları ile tanıdığımız Rizeli Bilim ve Kültür insanı Prof. Dr. İsmail Kara, yaptığı sunumda Akif’in hayatını, kişiliğini, dünya görüşünü, siyasi yaklaşımını çarpıcı örneklerle salonu dolduran yüzlerce vatandaşa aktarırken, sunumunu Akif’in hayatından kesitleri en güzel şekilde ifade eden slaytlarla destekledi.
Mehmed Akif’in birçok yeteneğe sahip olmasına rağmen tevazu hırkasını giydiğini ve hayatını bu tevazu içerisinde sürdürdüğünü kaydeden Kara, “Akif merhum, büyük bir isyan ruhu taşıdığı kadar, tevazuu da hiçbir zaman terk etmemiştir” dedi.
İnatçılık babadan, tevazu anadan…
Akif’in Arnavut bir baba ile Buharalı bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini anlatan Prof. Dr. İsmail Kara, “Bu farklılık onun kişiliğine yansımıştır. Farklı kültürlerle yoğrulan Akif; isyan ruhunu, kararlılığı, ayak diremeyi babadan; sanatkarlığı ve tevazuu ise anadan almıştır. Akif, ulema sınıfından değildi. Medrese bilgilerini babasından almış, modern okullarda eğitim görmüştür. Akif, aynı zamanda, gelenekçi tarafları ile modern yanları olan bir siyasi kişilikti” dedi.
“Toplumları Ayağa Kaldırmak İstedi”
Akif in fikriyatı açısında üzerinde durulması gereken en önemli konulardan birinin onun ahlak anlayışı olduğunu belirten Kara, milli şairin farklı bir ahlak anlayışı ortaya koyarak bu anlayışı geliştirmek istediğini vurguladı. Kara, Akif’in ahlak anlayışının temelinde tek tek Müslüman bireyleri ve toplumu ayağa kaldırarak talepkar bir ahlak anlayışını oluşturmak istediğini ifade etti.
"Mehmet Akif Ersoy ümidimizin, imanımızın, vatan severliğimizin, hürriyet aşkımızın şairidir, diyen Prof. Dr. Kara sözlerini; “Duruşu ile topluma örnek bir şahsiyettir. Ersoy'un Sefahat isimli eseri bilgisizliğe, taklitçiliğe ve batı dünyası karşısında kapıldığımız küçüklük duygusuna bir isyan çığlığıdır. Milletimizi fikirleri, eserleri ve şahsiyeti ile hizmet etmiş bulunan mütefekkir şairimizin hatırasını yaşatmak ve genç nesillere tanıtmak başta gelen görevlerimizdendir. İstiklal Marşı gibi bir daha yazılabilmesi mümkün olmayan muazzam bir marşı milletimize hediye eden şairimizin bu eseri bir dik duruş, bir dinamizm kazanma, bir iman dağı tazelemedir” dedi.
Destan Necit Çöllerinde yazıldı
Akif’in hayatının en önemli döneminin 1908-1923 yılları arası olduğunu ifade eden Prof. Kara, yakın dönem Türk tarihinin bu en sıkıntılı döneminin onun en önemli ve zirveye çıktığı dönem olduğunu söyledi. “Çanakkale Şehitleri Destanı’nı cephede değil, Necit Çöllerinde yazdı” diyen Kara, bu denli bir duyguyu çölün ortasında hissedip yazıya dökmenin, onun ne büyük bir sanatçı olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti.
“Mistik ve Tasavvufi Açıdan Mısır’da Zenginleşti”
Konuşmasında, ünlü şairin yalnızca eserlerinin değil hayatının her aşamasının da onu daha iyi anlamak için bilinmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. İsmail Kara; konuşmasında Mehmet Akif’in yeteri kadar araştırılmadığını belirterek özellikle Mısır’da geçirdiği yılların karanlıkta olduğunu söyledi. Kara konuşmasında şu satırlara yer verdi: “Akif’in Mısır’a gidişi adeta gönüllü bir sürgün, bir inzivaya çekiliştir. Cumhuriyet tarihinde en demokrat meclis olan 1. TBMM’de Burdur Milletvekili olarak yer alan Mehmed Akif, 1924 yılında ikinci Meclis’te yer almadı. Kırgın bir şekilde İstanbul’a döndü. Daha sonra Mısır’a gitti. Akif’in Mısır’a gidip uzun yıllar orada kalmasını kimileri; inkılaplara karşı olmasına ve bundan dolayı pasif direniş göstermesine bağlarken, kimileri de 2. Meclis’in oluşumu sırasında haksızlığa uğradığı düşüncesiyle Mısır’daki dostlarının daveti üzerine gittiği görüşünü ileri sürdüler. Prof. Kara, her iki görüşün de haklılık payı olduğunu düşündüğünü söyleyerek bu konudaki tartışmalara Akif’in kendi sözleriyle nokta koydu: “Sessiz yaşadım; kim beni nereden bilecek?” Burada maddi ve manevi olarak geçirdiği on yıl şairin kendi içindeki zenginlikleri daha fazla fark ettiği dönemdir. Eğer bu dönem olmasaydı tasavvufi bir meşrebi olmamasına rağmen, hatta söylemleri ile tasavvufi söylemin örtüşmemesine rağmen içindeki o mistik ve tasavvufi zenginliği büyük bir ihtimalle göremeyecektik.” dedi
Bir muhalif olarak uzun yıllar kaldığı Mısır’dan, ölümünden 6 ay kadar önce İstanbul’a dönen Akif’in dönüşünün gazetelerde sıradan bir haber olarak verildiğini ifade eden Prof.Dr. İsmail Kara, İstanbul’a geldiğinde adeta bir canlı cenaze olan Akif, onu ziyarete gelen binlerce insanın verdiği güçle toparlandığını fotoğraflardan anlayabiliyoruz” dedi.
Kadr-ü kıymet bilen insan yapımız var
Bu olayı, “Yıllar sonra bile değerlere saygı gösteren, insanı yücelten, kadir kıymet bilen bir insan unsuruna sahibiz ve bunun için Allah’a şükretmeliyiz” diyerek açıklayan Prof. Kara, Akif’in büyük bir ahlak arayışında olduğunu ve kuvvetli bir isyan ruhuna sahip bulunduğunu kaydederek, ‘sabır’ konusundaki görüşlerini izleyenlere aktardı. Akif’in “Yanlış anladığımız hakikatlerden biri ‘Sabır’dır. Zannederiz ki, mezellete katlanmak sabırdır. Oysa hakikat bu değildir. Sabır, mezelletten kurtulmak için insanın önüne çıkan engellere karşı koyması ve göğüs germesidir” dediğini anlatarak, konferansı Akif’in şu sözleriyle noktaladı: ”Sabır, katlanmak değil, sadece göğüs germektir.”
“İsmet Hanım Unutuldu”
Kara konuşmasında, Akif’in hayatında karanlıkta kalan birçok noktanın olduğuna dikkat çekerken bu konuların en önemlilerinden birinin ünlü şairin eşi İsmet hanımın hayatı olduğunu kaydetti. İsmail Kara konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Onu kimse araştırmadı ama o Akif’in hep yanındaydı. Akif’in acılarına ortak oldu ama o hep unutuldu. İsmet hanımın hayatı da araştırılmalı ve böylece yaşanan o acı dolu ve sancılı dönemler farklı bir açıdan görülmüş olur.” eşine yazdığı şiiri okuması izleyicileri duygulandırdı.
Programın ardından günün anısına Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu, konuşmacı Prof. Dr. İsmail Kara, Rize Kültürüne ve Rize Araştırmalarına önemli katkılar sunan İstanbul/Zeytinburnu Belediye Başkan Yardımcısı Rizeli hemşerimiz Ömer Arısoy ve Kültür insanı/Rize kültürü derlemeleri heyeti üyesi Ömer Erdoğan’a teşekkür plaketlerini takdim etti. Prof. Dr. İsmail Kara da izleyicilerin tebriklerini kabul ederek onlardan gelen sorulara cevap verdi.