İşte Abdurrahman Yıldırım’ın “Kar, Çayı Altın Yapacak” adlı köşe yazısı;
Türkiye dünyanın en kuzeyindeki çay üreticisi ve bu nedenle çayın üzerine kar yağıyor. Bu yıl ağır bir kış yaşadık ve Rize’de kar bir metreyi aşınca bitişikte göründüğü gibi, her çay kökü bir kar boloncuğuna dönüştü. İşte Türk çayını altın yapacak olan da bu kar. Nem ve sıcaklık da az. Bu iklim koşulları çayda haşere ve böceklenme olmasını önlüyor. Doğal olarak haşere yok edici ilaçlar kullanılmıyor. Doğal üretimden farklı kullanılan sadece suni gübre. Şimdi bunu kaldırıp yerine doğal gübre kullanımıyla bölge ekolojik çay üretimine geçecek.
Diğer büyük çay üreticileri Hindistan, Çin, Sri Lanka gibi ülkelerde ise sıcaklık, nem ve yağış daha yüksek, üretim bol ve yılda 8-9 kez çay kesimi yapılıyor. Bu nedenle de çayları Türkiye’ye göre daha ucuz. Ama içinde ilaç kullanımından dolayı pestisit var. Bu madde de kanserojen. Sıcak demleme özelliği nedeniyle de çaydaki ilaç kalıntıları deme geçebiliyor. Bu ülkelerde verim çok daha yüksek ve fiyat da ona göre ucuz olduğundan, Türkiye kendi pazarını, ithalata % 145 gümrük vergisi uygulayarak koruyor. Kaçak çay da işte bu gümrük vergisini ödemeden yurda sokulan çay oluyor. Özellikle Güneydoğu’da geçmişten gelen damak alışkanlığıyla yaygın kullanımı var.
Türkiye’de yaklaşık 300 bin ton kuru çay tüketiliyor. Bunun 250 bini yerli üretimle 50 bin tonu da kaçak yollarla yurda sokulan çaydan karşılanıyor. FAO verilerine göre Türkiye yılda kişi başına 3.7 kg çay tüketimiyle dünya birincisi. Üretimde ise dünya yedincisi.
EKOLOJİYLE YAKALANACAK 5 YARAR
Bir süre önce yeni kurulan Türkiye Varlık Fonu’na büyük kamu kuruluşlarıyla birlikte Çaykur da devredildi. Tarımsal bir kuruluş olarak Çaykur’un devri ayrı ve dikkat çekiciydi.
Normal devlet çarkının içinde işleyiş düzeni ağırdır, iş yapmak zordur ve zaman alır. Yatırımsa önce genel bütçeye konulacak, onaylanacak, sonra ödenek çıkacak, Kamu İhale Kanunu’na uygun faaliyet yürütülecek. Varlık Fonu içinde faaliyet göstermek ise hız, etkinlik, bütün bu geleneksel bürokrasiye tabi olmamak demek. Türkiye Varlık Fonu’na devredilen Çaykur artık daha rahat, daha hızlı hareket ederek yatırımlarını yapacak.
Peki ne yatırımı yapacak? Dünyanın en büyük ekolojik çay üretim bölgesini kuracak. İlk yıl Rize’nin doğusu ekolojik çaya geçecek, gelecek yıl da Batı bölgeleri. Üç yıl içinde Türkiye tümüyle ekolojik çay üretimine geçmiş olacak. Halen Çaykur Hemşin Vadisi’nde ekolojik çay üretimi yapıyor.
Yatırımlar bunun için yapılacak. Bölge tamamiyle ekolojik üretim bölgesi ilan edilecek. Üretimde artık suni gübre kullanımı kaldırılacak, doğal gübre kullanılacak. Bir de çay toplama işi makasla kesme yerine elle yapılacak. Bu da doğal olarak çay toplama işinde çok daha fazla işgücüne ihtiyaç gösterecek.
Eğer proje başarıya ulaşırsa çayın kaderi değişecek, Türk çayı lig atlayacak. Çayın Türkiye’de üretimine başlandığı 1940’tan sonrasının en kritik virajı alınacak.
Ekolojik üretimin 5 önemli yararı olacak.
ÇAYIN KALİTESİ ARTACAK:
Doğal ve ekolojik çay, suni gübreyle üretilen çaydan daha sağlıklı ve kaliteli olacak. Tamamen ekolojik çay üretimine geçildiğinde de yurtiçi fiyatlar yükseltilirse kaçak çay hükmünü sürdürmeye devam edebilir, hatta alan genişletebilir de. Bu konuda Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu çayın ekolojik olmasıyla fiyatının yurtiçi fiyatının artırılmayacağını söyledi. Ancak halen Çaykur’un sınırlı miktarda üretip sattığı organik Hemşin Çayı’nın kg fiyatı 59 liraya geliyor. Organik olmayan çayların fiyatı ise kalitesine göre değişmekle birlikte kilogramı 20-30 TL arasında. Böyle bir durumda daha kaliteli çay içebileceğiz.
ÇAY İHRACATI SIÇRAYACAK: Diğer ülke çaylarıyla aynı sınıfa konulmasına karşılık fiyatı yüksek olduğu için yurtdışına ihraç edilemeyen Türkiye çayı, ekolojik olarak ihraç edilebilir hale gelecek. Çünkü ekolojik çay daha yüksek fiyattan alıcı bulabilecek. Yurtiçindeki fiyat farkı bile 1’e 2. Türkiye’nin çay ihraç edememesinde ise iklim koşullarından dolayı, yılda 8-9 sürgün yerine üç sürgün alması ve üretim maliyetinin yüksekliği etkili. Halen yılda 4-5 bin tonu bulan çay ihracatı, ekolojik olmasıyla birlikte sıçrayabilir.
ÜRETİM ARTACAK: Çayın ekolojik hale gelmesi ihracatı artırdığı ölçüde üretimi de zaman içinde artıracak. Çay üreticileri hem daha fazla çay üretecek, hem de ürettikleri çaya daha yüksek fiyat alabilecekler.
BÖLGE EKOLOJİK OLACAK: Bölge tümüyle ekolojik olacağından burada üretilecek yağ, peynir, bal, meyve ve sebzeler de doğal veya ekolojik olacak. Sertifika alabilenler malını pazara ekolojik olarak çıkaracak ve daha yüksek fiyattan satacak.
EKO TURİZM YAYGINLAŞACAK: Çayın ekolojik üretimi ayrıca bölgede mevsimlik işçi talebini de yükseltecek.
Bir katkısı da bölgede başlamış olan doğa ve ekolojik turizme olacak. Bölgede eko turlar yaygınlaşacak. Bütün bunlara bağlı olarak bölgede toprak ve arazi daha değerli olacak.
‘ÜZERİNE KAR YAĞAN HER ŞEY LEZZETLİDİR’
Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu ekolojik çayın tanıtımına başladı bile. Almanya’daki Doğal Gıdalar Fuarı’nın adından Dubai Fuarı’na katılan İmdat Sütlüoğlu, hazırlıkların sürdüğünü ve Bakanlar Kurulu Kararı’nın beklendiğini belirtti. Organik üretimle Türk çayının lig atlayacağını belirten İmdat Sütlüoğlu sorularımıza özetle şu yanıtı verdi:
“Dünyanın en kuzeyinde çay üreten ülkeyiz. Bu çayın üzerine kar yağıyor. Tavşan kanı rengi buradan geliyor. Üzerine kar yağması bizim çayımızın en önemli özelliğidir. Üzerine kar yağan her şey lezzetli olur. Üzerine kar yağdığından haşere barındırmaz. Haşere yok edici ilaç da kullanılmadığından bizim çayımızda pestisit yoktur. Pestisit kanserojendir. Biz şimdi kimyasal gübreyi de tamamen kaldıracağız. Halen çay üretimi yapılan 850 bin dekarın tamamı organik olacak. Organik üretime geçilmesiyle Türk çayı kimyasal gübre kullanımından kaynaklanan zararlı sonuçlardan kurtulacak. Bu yıl Fırtına Vadisi’nin doğusunda kalan bölgede üretime başlanacak. Gelecek yıl da Batı tarafları tamamıyla organiğe dönecek. Sonunda da dünyanın en büyük organik bölgesini oluşturacağız. Dünyada da organik çaya dönüş var.”