Z.D, Star Gazetesi yazarı Elif Çakır'a yaşadığı dehşet anlarını anlattı: "Bir taraftan 'Bu üllkenin gerçek sahibi biziz, anladınız mı ulan' diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı. 'Kutsal başörtüsüymüş, görün bakalım kutsalı, size neler yapacağız' diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular..."
İŞTE ELİF ÇAKIR'IN Z.D İLE YAPTIĞI GÖRÜŞMENİN DETAYLARI
Tam bir haftadır kalbimin üzerinde bir ağrıyla yaşıyorum ve her geçen gün o ağrının şiddetiyle yüreğim biraz daha sıkıştığını hissediyorum.
Günlerdir olur olmaz yerde kusuyorum. Kusuyorum, kusuyorum, kusuyorum ama bir türlü içimdeki o lanet olası şey çıkmıyor.
En olmadık yerlerde ağlamaya başlıyorum 'niye ağlıyorsun? dedikleri anda boğazıma kocaman bir yumru gelip tıkandığını hissediyorum.
Günlerdir elimde tuttuğum bir fotoğraf karesiyle izliyorum, televizyonlardaki Gezi Parkı eylemcilerinin 'masumiyetini' anlatan haberlerini.
Esprili çocuklarmış!
Çevre duyarlılığıymış!
Yaşam tarzına müdahaleymiş!
Erdoğan diktatörmüş! AK Parti demokrasi konusunda samimi değilmiş!
Elimde 25 yaşında bakmaya kıyamayacağınız kadar masum, gencecik bir anne ve altı aylık bebeğinin fotoğrafıyla izliyorum olan biteni.
Ve geceleri bir albasması gibi çöküyor üzerime, bağırıyorum bağırıyorum ama kimsecikler duymuyor, sonra sesimin çıkmadığını çıkamadığını fark ediyorum.
Yüreğimdeki o sıkışmışlık hissiyle, çaresizlik hissiyle günlerdir elimdeki o fotoğraf karesini o annenin ve bebeğinin yaşadıklarını herkesin hepinizin gözünün içine sokup 'Bu mu masumluğunuz? diyerek avazım çıktığı kadar bağırmak istedim... Ama sustum. Hepimiz sustuk. Ben ve olayı bilen bütün arkadaşlarımız tek kelime etmeden sustuk.
SORU SORMAYA UTANDIM
'Efsane' demiştik 'Provoke amaçlı uydurma haber' demiştik 'Özür dileriz' diyeninden...
Gezi'si de batsın Topçu Kışlası da, böyle bir gözü dönmüşlüğü artık savunmamız mümkün değil diyeninden Gezi Parkı masumiyetini yitirmiştir diyenine...
O gencecik anne ve altı aylık bebeğiyle savcılığa suç duyurusunda bulundukları günün akşamında buluştum.
O kadar zarif bir o kadar naif gencecik bir anne henüz 25 yaşında.
Ve yanında bebek arabasının içerisinde mini minnacık altı aylık bir kız bebeği. Minicik ayakları ve kolları, gözü dönmüş caniler tarafından tırmalanmış o minicik sabi, o kadar sevimli o kadar pozitif ki bebek arabasının içerisinde ağzında emziğiyle sürekli gülümsüyor.
Ben hiç araya girmedim. Hiç soru sormadım. Hem soru sormaya utandım. Hem de eğer sorarsam anlatmaktan vazgeçer diye korktum.
Çünkü kayınpederi, yaşadıklarının kendisi adına utanç verici bir şey olmadığını, bunun kendisine özel bir durum olmadığı konusunda ikna etmeye çalıştığını biliyordum.
O ANLATTIKÇA GÖZLERİM BÜYÜDÜ
Ve iki gün boyunca haber bekledim 'ne kadarını anlatırsa o kadarını dinleyeceğim' diye... O anlattıkça benim gözlerim büyüdü. O vahşeti gözümde canlandıramadım bile...
Sarsıldım.
Başörtüsü haa... Vurun şuna...
Genç anne 'biliyor musunuz bebeğime bile acımadılar' diyor utanç içerisinde yüzüme bakmadan.
Gözlerini bir yere sabitledi hiç ama hiç yüzüme bakmadan, kısık bir sesle, sanki çok gizli bir şey anlatıyormuş tedirginliğinde anlatmaya başladı.
GELİŞMELERDEN HABERİM OLMADI
"Ağaçlar kesilmesin Taksim'e AVM yapılmasın diyerek bir grup duyarlı insanların Gezi Parkı'nda eylem yaptıklarını biliyordum. Arkadaşlarımla birlikte Cumartesi günü Adalar'a gitmeyi planlamıştık. Gittik. Ve Adalar'da olduğumuz için gün içerisindeki gelişmelerden haberim olmadı. Telefonumda şarjım bitmek üzereydi, eşimi aradım ve geleceğim saati söyledim kendisine. Tam tahmin ettiğim gibi vapurdayken şarjım bitmiş. İskelenin oradan bir telefonla eşimi arayıp geldiğimi haber verdim o da yolda olduğunu söyleyip iskelenin karşısına geçmemi söyledi.
O esnada Kabataş'taki kalabalığı fark ettim. Gezi Parkı eylemcilerine destek eylemi olduğunu düşündüm.
Elimde bebek arabası yolun karşısına geçtim.
Ve beklemeye başladım.
BAKIN TAYYİP'İN..
Bir anda 'Bakın Tayyip'in ...... burada gelin onu...' diyen sesler duydum ve arkama baktığımda 25-30 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim kadınların bana karşı öfkeli bakışlarını görünce benden bahsettiklerini anladım.
Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım.
Bebek arabam elimden gitti.
Bir kadın "Ne geldiyse bu ülkenin başına bunların başörtüsü üzerinden geldi vurun şuna" deyince, bir adam arkamdan tekme tokat vurmaya başladı.
Sonra bağırmaya başladılar. Devrim yaptıklarını, ihtilal yaptıklarını, ülkeyi bize teslim etmeyeceklerini, Erdoğan'ı asacaklarını, Erdoğan'ı da hepimizi de tek tek .....
BU ÜLKENİN GERÇEK SAHİBİ BİZİZ ULAN..
Bir taraftan "Bu üllkenin gerçek sahibi biziz anladınız mı ulan" diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı.
'Kutsal başörtüymüş, görün bakalım kutsalı size neler yapacağız' diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular... 'Asacağız Erdoğan'ı anladın mı' diye bağırdılar.
Hangi birini söyleyeyim nasıl anlatayım yaptıkları küfürleri. Bir amcaydı sanırım müdahale etmeye çalıştı onu da öldüresiye dövdüler kızıyla birlikte.
KENDİME GELDİĞİMDE ÜZERİM İDRAR KOKUYORDU
Sonra uzaklaştılar. İnönü stadına doğru uzaklaştılar. O sırada tamamen kendimi kaybettim. Ondan sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu. Yerimden kalktım bebeğimi bulmaya çalıştım.