Yazılı açıklama yapan Mayi, ustalık dönemi iddiasıyla Türk siyasi hayatında 10. yılına giren Ak Parti’nin yaptığı uygulamalarla çay üreticileri ile tüm tarım ürünlerinin üreticilerini yoksulluğa sürüklediğini belirtti.
Ak Parti iktidarının tarımsal ürün ithalatını özendirdiğini ifade eden Mayi, ”İthal çaylar için mevcut gümrük vergisinin %145’den %45’e düşürülmek istenmesini, ayrıca İthal Ürünlerde Aranması Zorunlu Mikrobiyolojik Kriterler Tebliğinde 2010 yılına kadar ithal çaylarda aranan bir kriter olan, koliform grubu bakterilerin aranması zorunluluğunun kaldırılmasını Ak Parti’nin ithalat sevdasının göstergesi olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Kaçakçılığı teşvik eden ve yaygınlaşmasının önünü açan; “STOK AFFI”, “TASİŞ” aracılığıyla tasfiye ve benzeri piyasa düzenlemeleri, mevcut Anayasamızın 45. maddesi yok sayılarak, çay üreticilerimizin alın teri ve emeğinin heba edilmesi, ’sat kurtul mantığı’ ile yapılan özelleştirme uygulamaları, bir ülkenin ana üretim kaynaklarının başında yer alan topraklarını, 2A ve 2B gibi uygulamalarla yabancı sermaye için rant aracı haline getirmesi, küresel ısınmanın olumsuz etkilerini, direk olarak insan yaşamında hissettirmeye başladığı 21. yüzyılda, binlerce yılın ürünü olan tabiat varlıklarının yok olmasının önünü açan HES benzeri enerji ve çevre projeleri sonucunda AKP’nin çay üreticilerimiz başta olmak üzere, ülke genelinde tahrip etmediği üretim sektörü kalmamıştır.”
Bu tahribatın yanı sıra AKP’nin, Türkiye’yi üst kurullar ve konseyler ile idare etmeyi benimseyerek, halktan almış olduğu yetkiyi “atanmış siyasi kadrolara” (Bakan yardımcıları ve eski milletvekilleri) ve atanmış bürokratlara bırakmayı tercih ettiğini belirten MHP Rize İl Başkanı Zeki Mayi, “Böylece 200 bin çay üreticisinin kaderi, 9 kişiden oluşan bir konseye hiç düşünülmeden bırakılabilmiş ve 2008 yılında ‘Ulusal Çay Konseyi’ adı altında bir ‘kambur’ çay sektörünün sırtına yüklenmiştir. Bu konseyin ilk icraatı, tam bir ‘ustalık dönemi’ uygulaması olan 4. sürgün çayın hasadı ve işlenmesinin yasaklanması olmuştur. İkinci ve son icraatı ise ‘konseyden üst kurula geçisin’ ve ÇAYKUR’un özelleştirilmesi yolunda ilk kaldırım taşlarını döşeyecek olan ‘Çay Kanun Taslağı’ olmuştur” ifadelerini kullandı.
Gerçeği gözler önüne serdik
AKP tarafından hazırlanan bu kanun taslağının gerçek hedefinin ne olduğunu yine AKP tarafından oluşturulan kurum ve kurulların yayınlarına dayandıran Mayi; AKP tarafından hazırlanan ve 2007 yılında Resmi gazetede yayınlanan 9. Kalkınma Planının (2007-2013) 336. maddesini, Rekabet Kurumu’nun bu kanun taslağı ile ilgili resmi görüşünü ve DOKA (Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı) tarafından 2010 yılında yayınlanan Rize için Kalkınma Kurulu Sonuç Bildirgesi’nin 24. maddesinin gündeme getirildiğini kaydederek, MHP Rize İl Başkanlığı ve teşkilat mensupları olarak bütün gerçekleri Rizeli hemşerilerinin ve çay üreticilerinin gözleri önüne serdiklerini aktardı.
Böylece halkın kendilerine vermiş olduğu aydınlatıcı ve yapıcı muhalefet görevi ile birlikte en değerli emanet olan çaya ve ÇAYKUR’a sahip çıktıklarını kayedden Mayi, ”Bununla da yetinmeyip, TBMM’ye MHP Grubu aracılığıyla gerek ÇAYKUR ve gerekse çay üreticilerimizin geleceğini güvence altına almaya yardımcı olacak iki Kanun Teklifi de sunduk. Her platformda ÇAYKUR’un hak ve menfaatlerini savunduğumuz gibi çay sektörünü ayakta tutan en önemli faktör olan kalitenin korunması için de, kapasite artırımının yapılmasının gerekliliğini metodları ile birlikte, düzenlemiş olduğumuz tüm toplantılarda önerdik ve savunduk” dedi.
Dileriz Konsey tümüyle kaldırılır
Mayi şöyle devam etti:
“Ve bugün geldiğimiz aşamada görmekteyiz ki, ‘Ulusal Çay Konseyi Başkanı’ sayın Bayramoğlu hem konsey üyeliği hem de başkanlık görevinden istifa ettiğini kamuoyuna duyurmuş. Dileriz ki, Türk çay sektörünün ve çay üreticilerimizin sırtında bir kambur olan bu konsey tamamen kaldırılır.”
Sıkıntıların müsebbibi Sütlüoğlu’dur
“Tüm bu gelişmelerden kendisine pay çıkarması ve görevde olduğu 1 yıllık süre içerisinde, sergilediği performans ile çay sektöründe tartışmaların konusu haline gelen ÇAYKUR Genel Müdürü Sayın Sütlüoğlu’dur. Sayın Sütlüoğlu, 12 Haziran 2011 seçim dönemini “olağan üstü hal” olarak görüp 2011 yılı 1. sürgün yaş çay kotasını 425 Kg/dekar olarak uygularken, her ne hikmetse bir yıl sonraki 2012 yılı 1. sürgün döneminde yaşanan ve sorumlusu da bizzat kendisi olan “sözde kapasite artırımı çalışmaları” sonucu, çay hasat dönemine yetiştirilemeyen çay fabrikaları nedeniyle oluşan izdihamı olağanüstü hal olarak görmemiş ve yaş çay kotasını 350 Kg/dekar olarak uygulatmıştır. Bu nedenle çay üreticileri hem ÇAYKUR’a ait kotalarını dolduramamış hem de iklim koşullarının kurak geçmesi sonucu verim kaybı yaşamıştır.”
“Sözde kapasite artırımı” diyoruz çünkü, ÇAYKUR 2012 yılında günlük yaş çay işleme kapasitesini 6 bin 615 tondan 7 bin tona çıkardığını duyururken, yıl boyunca toplam 620 bin ton çay alacağını açıklamıştır. Halbuki Rize’de yaşayan herkes bilmektedir ki, ÇAYKUR mevcut 6 bin 615 Ton/Gün kapasitesi ile 1998 yılında 700 bin ton ve 1999 yılında 850 bin ton yaş çay işlemiştir.”
Yaş çay karşılığı kuru çay vermeyi aklınızdan bile geçirmeyin!
“Diğer taraftan Sayın Sütlüoğlu, halefi olduğu eski Genel Müdür Ekrem Yüce döneminde de uygulanan ve üreticilerin haklı tepkisine neden olan, yaş çay bedellerinden kesilmek suretiyle çay üreticilerine kuru çay satışı uygulamasını tekrar gündeme getirmek istemektedir. Biz bu konuda kendisini bir kez daha uyarıyoruz ve ÇAYKUR çayının spot piyasaya düşmesine neden olabilecek bu tür uygulamalardan vazgeçmesini tavsiye ediyoruz.”
“Sayın Sütlüoğlu’nun uygulamaya koymak istediği bir diğer konu olan kotaya bağlı randevulu yaş çay alım sistemidir. Sayın sütlüoğlu’nun ifadesiyle kotaya bağlı bir randevu sistemi alımyeri kapasitelerinin aşılmasına ve özellikle fabrikaların günlük yaş çay işleme kapasitelerinin aşımına neden olacaktır. Bu nedenle söz konusu randevu sistemi kotaya değil günlük fabrika kontenjanı dikkate alınarak uygulanmalıdır. Şayet amaç gerçekten üreticilerin mağduriyetini gidermek ise; üreticiler aynı alım yerinde aile cüzdanları ve bu cüzdanlara düşen kontenjan hakları dikkate alınarak gruplandırılma ve günlük fabrika kontenjan hakları bir sonraki randevuda kaybolmaması için fabrikalarda ön stok soldurma üniteleri yapılmalıdır.”
Çayı, Özel Ürün statüsüne alın
“Son olarak, tüm Rizeli hemşehrilerime ve cefakar çay üreticilerimize önemle takip etmeleri gereken bir konuyu hatırlatmak isterim. Küresel ekonomik gelişmeler ve DTÖ’nün (Dünya Ticaret örgütü) gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkelere karşı uyguladığı, tarım sektörü ve dışticaretlerine ilişkin son yaptırımlarını dikkate aldığımızda, 2016 yılı sonuna kadar ilgili ülkelerin gümrük vergilerinin belirlenmesinden ÖZEL ÜRÜN statüsüne dahil edecekleri tarımsal ürünlerini, ülkelerin kendi inisiyatiflerine bırakmıştır. Türkiye için stratejik öneme sahip olduğu düşünülen buğday ve şekerpancarı yanında, Türkiye’nin arz açığı bulunan ve önemli endüstri bitkileri olan pamuk ve ayçiçeği üzerine odaklanılmaktadır. Çay da, mutlaka bu kapsamda değerlendirilmeli ve özel ürün statüsüne alınmalıdır.”