Türkiye’nin çay üretiminde 5. ve Avrupa’ya en yakın çay üretici ülke konumunda olmasına karşın bunun gibi pek çok avantajını da uluslar arası pazarlarda yeterince kullanamadığını dile getiren DKİB Başkanı Gürdoğan, Avrupa Birliği’ne üye olunması halinde de AB ülkeleri içinde çay üreten tek ülke konumunda olacağını kaydetti. Bu durumun Türkiye’nin AB pazarına sıfır gümrükle ürün sunma imkanına da kavuşmasına vesile olacağına vurgu yapan DKİB Başkanı Gürdoğan, “Bu duruma şimdiden hazır hale gelmek için özel sektörün hızlı bir şekilde adaptasyonunu tamamlaması gerekmektedir” dedi.
TEKNOLOJİK YENİLENMEYE VE YAPISAL REFORMLARA AÇIK OLUNMALIDIR
Türkiye’de çay ihracatının gelişememiş olmasının altında yatan en önemli etkenlere de değinen Gürdoğan, “Rekabet edilebilir bir fiyata erişmedeki zorluklar, uluslararası rekabet ortamını göğüsleyecek kalite seviyesinden yoksunluk ve tüketim alışkanlıkları talebini karşılayacak ürün standartlarının geliştirilememesidir. Türk çay sektörü, mevcut yapısını günümüz pazarlama trendlerine dönüştürmek, teknolojik yenilenmeye ve yapısal reformlara açık olmak zorundadır. Bu zorunluluk sektörün Dünya pazarlarında varlığını sürdürülebilir kılmasının temel şartıdır.
Bugün Türkiye’den 12 milyon $ çay ihracatı gerçekleştiğine vurgu yapan Gürdoğan, şunları söyledi: “Ne yazık ki, Dünya üretiminde ilk 5 sırada yer alan Türkiye’nin diğer üretici ülkelerin aksine dünya çay pazarında her hangi bir varlığı bulunmamaktadır. Buna karşılık imalatı olmamasına rağmen en önemli ihracatçı ülkeler arasında modern pazarlama, üretim ve kümeleme modellerinin benimsenmesinin yanı sıra dünya çapında güçlü reklam ve pazarlama stratejisiyle İngiltere ve Dubai gibi ülkelerin ihracatta nüfuz gücünün ne derece kuvvetli olduğu dikkat çekicidir. Türkiye’de en büyük sorun çay üreticisi ülkelerin kümelenme modeli ile çalışmaması ve dünya gerçeğinden ayrı bir üretim ve yönetim modeli benimsemesi ile yakından alakalıdır. “
ULUSLAR ARASI ALANDA REKABET EDEBİLMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Türk çay sektörünün uluslararası alanda rekabet edebilir bir hale gelmesi için sektörün kuvvetli bir işbirliğine diğer bir anlamda güçlü bir tedarik zinciri ile kümelenme anlayışına kavuşturulması gerektiğini söyleyen Gürdoğan, “Şu haliyle çayda dünyaya ihracat yapılamayacağı ve çayımızın bir uluslararası marka haline gelmesi için, Bölgemiz için altın değerinde bulunan çaydan sıcak içecek dışında yüksek katma değer ihtiva eden ürünler geliştirilmesi gerekmektedir. Faydaları sayılamayacak düzeyde olan çaydan diğer bitkisel ürünlerde olduğu gibi gerek gıda ve gerekse sağlık ve kozmetik alanında ürünler geliştirilmesi için ivedilikle bir güç birliği veya enstitü tarzı bölge STÖ’lerinin ve özel sektörün iştiraki ile AR-GE imalat faaliyetinde bulunacak bir birimin kurulması gerekmektedir” diye konuştu.
FİRMALARIMIZ BİRLİKTELİK SAĞLAYAMIYOR
Üretilen çayın satışta gerçek değerinde satılmasının her zaman için arz-talep dengesinin sağlıklı oluşturulmamasına ve buna bağlı olarak ihracat için elverişli bir fiyat oluşturulamamasına neden olduğuna değinen Gürdoğan,”Hal böyle iken, ne yazık ki her zaman için çaydaki sıkıntıları genellikle beraber gündeme getiren firmalarımız bu birlikteliği dış pazarlarda yer alma konusunda gösterememekte, birlikte sinerji ile çalışma ve ihracat kapasitesini artırma yönünde geçmişte olduğu gibi bugünde de bir araya ısrarla gelememektedirler” ifadelerini kullandı.
BÖLGEDEKİ EKSİKLİKLER; BEN MERKEZİYETÇİLİK VAR
Bölgesel anlamda dikkat çekici bir hususun da rekabette pozitif yaklaşımlardan uzak ve ben merkeziyetçi tutumlar sergileyen çay sektörü uluslararasılaşma kapasitelerinin bu halde arttırılmasının mümkün olamayacağını anlatan Gürdoğan, “Her şeyden önce bu birlikteliğin sergilenmemesi sektörün gelişmesini engellemektedir. Yanı başımızda bulunan 600 Milyon dolar ithalat hacmi ile Dünya genelinde en fazla çay ithalatı yapan Ülke olan Rusya’ya dahi çay satamamamız ne yazık ki çay sektörünün durumunu gözler önüne sermektedir” dedi.