Fotoğraf sanatçısı Cemil Ağacıkoğlu'nun ilk uzun metraj filmi Eylül, 18 Ağustos'ta başlayan ve 28 Ağustos tarihine kadar sürecek olan 35. Montreal Dünya Film Festivali'nin İlk Filmler Dünya Yarışması'nda gösteriliyor.
Vücut filmiyle beraber İlk Filmler Yarışması'nda Türkiye'yi temsil eden filmin dünya prömiyeri de 25 Ağustos'ta festivaldeki ilk gösterimiyle Montreal'de gerçekleştirilecek.
Eylül ayrıca Montreal'in hemen ardından 17-25 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek, 18. Adana Altın Koza Film Festivali'nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda Türkiye prömiyerini yapacak.
Yusuf adında genç bir adamın hüzünlü hikayesini konu alan filmin başrollerinde Turgay Aydın, Görkem Yeltan ve Elena Polyanskaya yer alıyor. Moda fotoğrafçılığının yanı sıra birçok kısa filmi olan Cemil Ağacıkoğlu'nun senaryosunu da kendisinin yazdığı ilk uzun metrajlı filmi Eylül'de ayrıca Ayten Uncuoğlu, Mete Dönmezer ve Serkan Keskin de rol alıyor.
Eylül'ün 2011 sonunda Türkiye'de vizyona girmesi planlanıyor.
Filmde; Yusuf'un karısı Aslı, akciğer hastalığı yüzünden hastaneye yatırılmıştır. Bu içine kapanık kadın, kanser şüphesiyle ağır bir kötümserlik yaşıyordur. Aslı'nın ölüm korkusu ve yalnızlık duygusu öyle derindir ki kocası Yusuf'u kendi derdine ortak etmeyerek onu da başka bir yalnızlığa iter. Genç karı-koca, hastalık süreciyle birlikte birbirinden yavaş yavaş kopmaya başlar. Aralarındaki derin bağa rağmen birbirlerine ulaşamıyor gibidirler.
Tam bu noktada Aslı'nın hastane odasını paylaştığı Elena çıkar karşımıza. Elena ülkesinden uzakta yaşam mücadelesi veren, acımasız insanların eline düşmüş, talihsiz bir kadındır. Zaten hastaneye yatış sebebi, birlikte olduğu adam tarafından şiddet gördüğü içindir. Aslı ile hastanede geçirdiği iki günden sonra, kendi yoluna devam eden Elena, bir iki günden sonra Yusuf'un tekrar karşısına çıkar. Çok güç durumda kalmıştır ve Yusuf'tan başka arayacak kimsesi yoktur. Yusuf Elena'ya yardımcı olur. Elena ise yaşadığı onca acı olaydan sonra Yusuf gibi sakin, nazik ve duyarlı birisine tutunmakta bulur çareyi. Elena'nın Yusuf'a yönelişi bir noktadan sonra tam anlamıyla bir zorunluluktur artık.
Elena ile Yusuf arasındaki bu kaçınılmaz yakınlaşma, derin bir suçluluk duygusunun oluşmaya başladığı andır. Başka bir gözle çapkınlık, gönül macerası diye nitelendirilebilecek bu hikaye, aslında bir erkek yalnızlığının, tekdüze bir yaşamın derinliksiz yansımasıdır.