Üriner sistem olarak tanımlanan boşaltım sistemi, kan basıncının düzenlenmesi, vücut pH'ının ve kanın elektrolit düzeyinin dengelenmesini sağlar. Tüm bu hayati fonksiyonların yanı sıra üriner sistem, metabolizma tarafından oluşturulan ve kan dolaşımına bırakılan vücut atıklarını süzerek ayrışmasını, vücut dışına atılmasını sağlar. Böbrekler sürekli olarak kanı süzer. Yararlı maddeler kan dolaşımına salınırken, işe yaramayan pek çok organik atık madde, su kaybı en düşük seviyede tutularak vücut dışına idrar yoluyla atılır. Günde ortalama olarak 180 litre kadar filtrat ya da farklı bir deyişle böbrek süzüntüsü üretilirken bunun %99'u geri emilir. Böylece yararlı maddeler tekrar kan dolaşımına dahil edilir. Yalnızca 1 - 2 litre kadar su ve organik atık, idrar ile vücut dışına atılır. Vücut dışına atılan en önemli üç organik madde; ürik asit, üre ve kreatinindir. Tübüler geri emilim oranı sıfır olan kreatinin, kas metabolizmasının oluşturduğu organik atıktır. Ancak kreatinin sürekli olarak ortaya çıktığından, insan vücudunda belirli miktar kreatinin daimi olarak bulunur. Günlük hareketler sonucu kasların oluşturduğu bu doğal atık yapının laboratuvar ortamında ölçümü sayesinde, insan sağlığı hakkında pek çok bilgi edinilebilir. Kreatinin ölçümü, iki farklı yolla yapılır. Kan dolaşımında bulunan kreatinin ölçümü serum kreatinin; idrardan bakılanı ise kreatinin klirensi ile yapılır. Kreatinin düşüklüğü nedir sorusunu yanıtlamadan önce kreatinin nedir bunu iyi anlamak gerekir.
Kasların enerji metabolizmasında önemli bir rol oynayan ve yüksek enerjili fosfat içeren kreatin, farklı reaksiyonlar ile fosfattan ayrıştırılır. Kas dokularında bulunan ve enerji oluşumunda önemli bir yere sahip olan toplam kreatin miktarının yaklaşık %1 ile %2'si her gün yıkılarak atık madde olan kreatinine dönüşür. Kreatinin ne demek sorusu bu şekilde yanıtlanabilir. Farklı bir deyişle, vücuttaki tüm kas sistemlerinin günlük faaliyetlerinin sonucunda kreatinin adlı atık bir madde oluşur. Ortaya çıkan ve kreatinin olarak adlandırılan bu son atık maddenin kandaki oranı kas aktivitesi ve kas kitlesinden etkilenir. Kaslı kişilerde kreatinin üretimi yüksekken, zayıf ve yaşlı kişilerde düşüktür. Ancak ortaya çıkan kreatinin miktarının günler içindeki değişimi oldukça azdır. Kaslardan kan dolaşımına salınan bu atık madde, diğer tüm organik atıklar gibi kan yoluyla böbreklere taşınır. Böbreklerin en küçük fonksiyonel bölümü olan ve her bir böbrekte yaklaşık olarak 1 milyon 250 bin kadar olan nefron tarafından kan sürekli olarak süzülür. Kanda bulunan kreatinin gibi pek çok organik atık kandan ayrıştırılır ve mümkün olan en az miktarda su ile birlikte idrar olarak vücut dışına atılır. Kişinin cinsiyetine, yaşına ve özellikle kas kütlesine göre farklılık gösteren kreatinin üretimi sürekli olduğundan vücutta her zaman bir miktar kreatinin bulunur. Vücut için atık olan bu maddenin ya da farklı bir deyişle amino asitin, başlıca atılım yolu böbrekler olduğu için kreatinin laboratuvar testleri ile ölçümü, başta böbreklerin süzme fonksiyonu olmak üzere kişinin sağlığı hakkında pek çok farklı bilgi barındırır. Bir avantajı da, üre gibi beslenme şeklinden ya da farklı bir deyişle diyetten çok fazla etkilenmez. Tüketilen et ve süt ürünlerindeki artış, kreatinin üretimini bir miktar arttırsa da bu artış, üre düzeyindeki artış ile kıyaslanmayacak derecede azdır. Tüm bu bilgiler ışığında, laboratuvarda yapılan kreatininin testlerinin sunduğu bilgi, böbreklerin normal bir şekilde çalışıp çalışmadığı, filtrasyon görevini sağlıklı bir şekilde yerine getirip getirmediği konusunda oldukça önemlidir. Kreatinin testleri, serum kreatinin ya da farklı bir deyişle kanda bakılan kreatinin ve kreatinin klirensi olarak tanımlanan ve 24 saat boyunca toplanan idrar ile yapılan testtir. Ancak kronik böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyon kaybı gibi rahatsızlıkların incelenmesi için serum kreatinin ölçümü yeterince hassas bilgi sunmaz. Bu yüzden bu gibi hastalıklardan kuşkulanılması durumunda ya da hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları ve diyabet gibi böbrek yetmezliğine yol açabilecek hastalıkların varlığında hekim, kreatinin klirensi ile ölçüm isteyebilir. Kreatinin seviyesinin yükselmesi ya da düşmesi bu testler aracılığıyla anlaşılır. Sıklıkla sorulan kreatinin kaç olursa tehlikeli sorusunu yanıtlamadan önce kreatinin düşüklüğü ve yüksekliği nedir bunu iyi anlamak gerekir.
Kreatinin düşüklüğü nedir?
Yapılan testlerde kreatinin seviyesinin, referans değerlerin altında olması kreatinin düşüklüğü olarak tanımlanır. Yaşlılık, kilo kaybı, myastenia gravis ve Duchenne musküler distrofi (DMD) gibi nörolojik hastalıklar, kas kütlesinin azalmasına yol açar. Bu gibi hastalıkların varlığında kreatinin düşüklüğü görülebilir. Gebelik süresince idrar üretimi artar ve aşırı miktarda su kaybı oluşur. Bu durum, gebelikten sonra normale dönse de gebelikte yapılan kreatinin testlerinde kreatinin seviyesinin düşük olması gözlenebilir. Her ne kadar kreatinin vücut tarafından sentezlense de diyet ile desteklenmelidir. Protein bakımından fakir beslenmek vücut kaslarında zayıflamaya dolayısıyla kreatinin düşüklüğüne yol açabilir. Tüm bunların dışında, ciddi enfeksiyon varlığı, mesane ve idrar yollarında oluşan tıkanıklıklar, böbreklere olan kan akışının azalması, kalp yetmezliği, böbreklerde hasarlanma, böbrek yetmezliği ve böbrek kanseri gibi ciddi rahatsızlıklarda da kreatinin düşüklüğü görülebilir.
Kreatinin yüksekliği nedir?
Kas faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan kreatinin oranı, kas aktivitesi ve kas kitlesinden etkilenir. Kas dokusu fazla olan kişilerini kreatinin üretimi yüksekken, yaşlı ve zayıf kişilerde düşüktür. Kas aktivitesinin bir atığı olan kreatinin, kan yoluyla böbreklere iletilir. Böbreklerde yer alan çok sayıda nefron, kanı filtreleyerek vücut için gerekli olan maddeleri tekrar kullanılmak üzere kan dolaşımına bırakırken; vücut için zararlı olan maddeleri de bir miktar su ile birlikte idrar yolu ile vücuttan uzaklaştırır. Kreatinin de bu maddelerden biridir. Böbreklerin filtreleme işini düzgün yapamadığı durumlarda vücutta sürekli olarak bir miktar bulunan kreatinin seviyesi artar. Bu yüzden kreatinin yüksekliği son derece önemlidir. Kreatinin yüksekliği, başta böbrek hastalıkları olmak üzere pek çok farklı rahatsızlıktan dolayı ortaya çıkabilir. Ciddi böbrek hasarlanmaları, kronik böbrek hastalıkları, şok, kanın doğru bir şekilde süzülmesine ve vücut için atık olan maddelerin idrar yoluyla vücut dışına atılmasına engel olur. Kreatinin de bu yüzden yüksek olabilir. Aynı zamanda kas distorfisi olarak bilinen nörolojik hastalık, hipotiroidi gibi tiroit bezi hastalıkları, kas yaralanmaları, gut hastalığı, diyabet, hipertansiyon, kan kaybı, yanık, gebelik, ağır egzersizler, karbonmonoksit zehirlenmesi ve dehidrasyon olarak tanımlanan aşırı su kaybı kreatinin yüksekliğine yol açan diğer rahatsızlıklardır. Kreatinin düşüklüğü vücutta, hâlsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, ödem, kilo kaybı, baş ağrısı, cilt kuruluğu, vücut ısısında değişim, idrar miktarında azalma ve idrar sırasında ağrı gibi belirtilere yol açabilir.
Kreatinin normal değeri nedir?
Yetişkinler için serum kreatinin normal değeri, erkeklerde 0.50 mg/dL ile 1.40 mg/dL iken, kadınlarda 0.50 mg/dL ile 1.30 mg/dL'dir. Kreatinin klirensi olarak tanımlanan ve 24 saatlik idrarın toplanması ile yapılan testin referans aralığı aşağıdaki gibidir:
13-50 yaş: Erkeklerde 90-137 mL/dk. Kadınlarda 80-125 mL/dk.
51-60 yaş: Erkeklerde 85-132 mL/dk. Kadınlarda 75-120 mL/dk.
60 yaş ve üzeri: Erkeklerde 80-132 mL/dk. Kadınlarda 70-120 mL/dk.