Kolesterol insanlar da dahil olmak üzere tüm memeli canlıların hücre yapısında ve kan dolaşımında bulunan, yaşamsal faaliyetler için gerekli olan yağımsı bir maddedir. Beyin, sinir dokusu, kalp, göz, karaciğer ve bağışıklık sistemi hücreleri başta olmak üzere pek çok organımızda bulunur. Hormonların, D vitamininin ve sindirimde önemli rol oynayan safra asitlerinin üretilmesi için kolesterol gereklidir. Vücudumuzdaki kolesterol karaciğer tarafından üretilir. Bir kısmı da yağlı gıdalarla alınır. Kolesterol yağımsı bir madde olduğu için suda çözünmez. Kandan dokulara, dokulardan kana veya bağırsaklardan kararciğere özel moleküller aracılığı ile taşınır. Kolesterol taşıyıcılığı yapan bu moleküller lipoproteinlerdir. Vücutta farklı tipte lipoproteinler mevcuttur.
Günlük hayatımızda en çok duyduklarımız şunlardır;
HDL (yüksek yoğunluklu lipoprotein): Kolesterolün doku ve damarlardan karaciğere taşınmasını sağlar.
LDL (düşük yoğunluklu lipoprotein): Karaciğerde sentezlenen kolesterolü dokulara ve kan damarlarına taşır.
VLDL (çok düşük yoğunluklu lipoprotein): Karaciğerde bulunan lipid gruplarının yağ dokusuna ve kaslara taşınmasında görev alır.
Şilomikronlar: Kolesterol ve lipidlerin bağırsaktan karaciğere taşınmasını sağlar.
Trigliserid ise yağların (lipidlerin) vücutta depolandıkları formdur.
HDL-K (yüksek yoğunluklu lipoprotein) kolesterolü doku ve damarlardan karaciğere taşıyarak kanda yüksek miktarda kolesterol bulunmasını engeller, kolesterolün kanda yüksek miktarda bulunması kan damarlarına zarar verir. HDL-K fazla kolesterolü kandan uzaklaştırdığı için halk arasında iyi kolesterol olarak adlandırılır. Kanda fizyolojik faaliyetler için gerekenden fazla miktarda kolesterol biriktiğinde, kolesterol molekülü atardamar çeperinde başka maddelerle birleşir ve zaman içerisinde halk arasında damar sertliği olarak bilinen "aterosklerotik plak" oluşumuna sebep olur. Damar çeperinde oluşan plak, damarların esnekliğini bozar ve damarları daraltarak organların beslenmesini engeller. Örneğin böbrek damarları etkilenmiş ise böbrek yetmezliği, bacak damarı etkilenmiş ise uzuv kayıpları, göz etkilenmiş ise görüş kaybı olabilir. Bu durum kalp ve beyin gibi hayati organları etkilediğinde ise kalp damar hastalıkları ve inme riski artar.
Ülkemizde kalp damar hastalıkları en yaygın ölüm sebebidir. Geçen yıl 161.920 kişi kalp damar hastalıklarına bağlı olarak yaşamını yitirmiştir. Bu nedenle kan lipid profilinin sağlık otoriteleri tarafından önerilen değerler dahilinde tutulması önem taşımaktadır. Kan lipid profili değerlendirilirken sadece HDL-K değil, LDL-K, total kolesterol ve trigliserid düzeyleri birlikte değerlendirilir.
Hekiminiz sadece HDL kolesterol değerine değil, tüm kan yağlarınıza ve diğer kan parametrelerinize bakarak durumunuzu değerlendirir. Sağlıklı erişkinlerde kalp ve damar hastalıkları riskinin azaltılması için HDL düzeyinin kadınlarda 40 mg/dL, erkeklerde ise 50 mg/dL'nin üzerinde olmalıdır. Sadece HDL-K nın yüksek olması tek başına anlamlı değildir. LDL düzeyinin 130 mg/dL'nin, total kolesterolün ise 200 mg/dL'nin altında olması beklenir. Kalp damar hastalığı geçirmiş olan kişilerde LDL-K düzeyinin 100 mg/dL'nin altında, HDL-K düzeyinin ise daha da yüksek olması arzu edilir. Yapılan araştırmalar LDL-K düzeyindeki her 10 mg/dL’lik artışın kalp krizi riskini yaklaşık %20 oranında arttırdığını, HDL-K düzeyindeki her 1 mg/dl’lik artışın ise kalp damar hastalığı gelişme riskini %2-3 oranında azalttığını göstermiştir.
HDL-Kolesterolün düşük olduğu nasıl anlaşılır?
Genellikle kan tahlili ile teşhis edilir. Tahlil öncesinde test sonuçlarını etkilememesi için 8-12 saat açlık gerekir. Su içilmesi test sonucunu etkilemez. Kan örneği ile HDL-K, LDL-K, total kolesterol ve trigliserid değerlerinin tümü ölçülür.
HDL-K ne zaman ölçtürülmeli?
HDL-K ve diğer kan yağları (LDL-K, totol kolesterol ve trigliserid) herhangi bir şikayet olmaması halinde 20 yaşından itibaren her 5 yılda en az 1 kere ölçtürülmelidir. Çocukluk ve ergenlik çağında kolesterol düzeyleri ölçülmemektedir ancak ailesinde kalp hastalığı olan, diyabetli veya aşırı kilolu çocuklar ve ergenler için ölçüm önerilmektedir. Kalp damar hastalıkları, diyabet ve obezite riski taşıyorsanız hekiminizin önereceği periyotlarla kontrole gitmeniz önem taşır.
HDL-K niçin düşer ve nasıl yükseltilir?
HDL kolesterolün düşük çıkmasına sıklıkla LDL kolesterolün yüksek çıkması eşlik eder. Ailesel hiperlipidemi (kan yağlarının yüksek olması), diyabet, hipertansiyon (yüksek tansiyon), çeşitli böbrek ve karaciğer hastalıkları, pankreas iltihabı (pankreatit), tiroid bezinin yetersiz çalışması gibi çeşitli hastalıklar da LDL-K yüksekliğine sebep olabilir. Ayrıca toplumumuzda genel olarak HDL kolesterol seviyesinin düşük olduğu bilinmektedir.
Yukarıda söz edilen hastalıklar haricinde yaşlanma, sigara kullanımı, yanlış beslenme alışkanlığı ve fazla kilolar HDL kolesterolün düşmesine neden olur. Yaşam tarzında yapılabilecek bazı değişiklikler ile HDL kolesterolü yükseltmek mümkündür.
Sigara: Sadece sigarayı bırakarak HDL-K değerlerinde %15-20 oranında bir artış sağlanabilir.
Fazla kilolar: Vücut yağ oranının fazla olması HDL kolesterolün düşmesine ve LDL kolesterolün yükselmesine sebep olur. Sağlıklı beslenme düzenine geçilip kilo verilmesi HDL kolesterolün yükselmesine katkı sağlar.
Hareketsiz yaşam tarzı: Sağlıklı yetişkinlerde günde ortalama 30-40 dakika orta derecede egzersiz yapılması HDL kolesterol değerlerinde yükselme sağlar.
Omega-3: Fizyolojik faaliyetler için gerekli olan bir yağ asididir. Vücudumuzda üretilmez, dışarıdan gıdalarla alınması gerekmektedir. Balık yağı kullanımıyla HDL kolesterol değerlerinde bir kısım artış sağlandığı bilinmektedir.
HDL kolesterolün yükseltilmesi için ilaç tedavisi uygulanır mı?
Doğrudan HDL kolesterolü yükseltmek için ilaç tedavisi uygulanmaz. LDL kolestrolün egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleri ile düşürülemediği durumlarda, LDL-K ve trigliserid düzeylerinin düşürülmesi amacıyla ilaç tedavisi önerilir. Tedavi LDL kolesterolü düşürürken, HDL kolesterolün yükselmesine de katkı sağlar.
HDL kolesterolü yükseltmek için nasıl bir beslenme düzeni oluşturulmalı?
Günlük toplam kalorinin %30’u yağlardan alınmalıdır. Bu miktar erkek için günde ortalama 55-70 gr, kadın için 50-60 gr yağ alımına karşılık gelir. Genel bir kural olarak hayvansal gıdalar yerine sebze, tahıl ve baklagillerce zengin bir beslenme düzeni kurulmalıdır. Süt ve peynir, yoğurt gibi süt ürünlerinin yarım yağlı veya yağsız olanlarının tercih edilmesi, salam, sucuk, sosis gibi doymuş yağlar bakımından zengin gıdaların tüketiminin azaltılması; tereyağı, iç yağı veya margarin gibi katı yağlar yerine zeytinyağı gibi bitkisel sıvı yağlarla hazırlanmış gıdaların tercih edilmesi önerilir. Kırmızı et tüketiminin haftada 1-2 porsiyonla sınırlandırılması, kırmızı etin yağ içeriği düşük kısımlarının seçilmesi; karaciğer, böbrek, beyin gibi kolesterol içeriği yüksek gıdaların tüketilmemesi gerekir. Hatta kırmızı et yerine yerine tavuk, hindi veya balık tercih etmek daha çok fayda sağlayacaktır. Yağ ve şeker içeren unlu mamuller yerine kepek, çavdar, yulaf içeren ürünler temel alınmalıdır.
Gıdaların içeriği kadar pişirilme tarzı da önem taşır, kızartma yerine ızgara, haşlama, kendi yağında pişirme tercih edilebilir. Doymuş ve trans yağ içeren fast food ürünlerinden uzak durulmalıdır. Kızarmış patates, cipsler, çikolata, gofret, kurabiye, bisküvi, kek gibi ürünlerin trans yağ içeriği yüksektir. Kısaca özetlemek gerekirse doymuş yağlar ve trans yağlar HDL kolesterolün düşmesine, LDL kolesterolün yükselmesine neden olurlar. Beslenme konusunda dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da posadan zengin beslenmedir. Bitkilerin sindirilmeden atılan kısımlarına "posa" denir. Yulaf, çavdar, arpa, pirinç, bulgur, bezelye, fasulye, pırasa, ıspanak, nohut, kuru fasulye gibi posadan zengin gıdaların tüketimi kolesterolün düşmesine yardımcı olur.
Kalp damar hastalıkları açısından riskinizi öğrenmek için hekiminize danışabilir, size uygun sağlıklı beslenme düzeni oluşturma konusunda diyetisyeninizden yardım alabilirsiniz.