Halk arasında bilinen adı ile sedef hastalığının toplumda sık görülen, herhangi bir yaşta başlangıç gösterebilen, zaman zaman alevlenmelerle seyreden, uzun yıllar, hatta ömür boyu sürebilen bir hastalık olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Güven, “Sedef hastalığının nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte bağışıklık sistemi, genetik yatkınlık ve çeşitli çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Enfeksiyonlar, bazı ilaçlar, aşırı alkol alımı, sigara, kaşıma, keseleme gibi deriye uygulanan travmalar, güneş yanığı ve stres gibi çeşitli çevresel faktörler sedef hastalığını başlatabilmekte veya alevlenmesine sebep olabilmektedir. Şunu da vurgulamak isterim ki bazı hastalarımızın inandığının aksine sedef hastalığı kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir. Ayrıca sedef hastalığı karaciğer hastalıklarından kaynaklanmamaktadır” dedi.
“Hastalık seyri kişiden kişiye farklılık göstermektedir”
Genellikle, vücudun belli bölgelerinde (özellikle diz, dirsek, saçlı deri, kuyruk sokumu)yuvarlak, keskin sınırlı, üzerinde hastalığa ismini veren sedef renginde kepeklenmelerin, pullanmaların olduğu deriden kabarık, kızarıklık döküntülerle bilinen hastalığın, bazen tüm vücudu kaplayan kırmızı zeminde irinli sivilceler, eklemlerde birtakım ağrılar ya da sadece tırnaklarda şekil değişiklikleri gibi farklı tiplerinin de olduğunu belirten Güven, “Hastalık seyri kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Hatta aynı kişide bile, hayatının farklı dönemlerinde hastalığın belirtileri ve şiddetinde değişiklikler görülebilir. Sedef hastalığının tanısı genellikle dermatoloğunuz tarafından klinik bulgularla konabilir. Ancak bazen tanı için; deriden mercimek büyüklüğünde bir parça alınarak, histopatolojik inceleme yapılması gerekebilir” diye konuştu.
“Tedavi hastaya özel olarak düzenlenmeli”
Sedef hastalığını tamamen ortadan kaldıran, tedavi kesildiğinde tekrarlamasını engelleyen kesin tedavisinin bulunmadığını da ifade eden Güven, uygun tedavilerle hastalığın başarılı bir şekilde kontrol altına alınabildiğini ve uzun süreli iyilik hali sağlanabildiği söyledi. Sedef hastalığında tedavinin kişiye, hastaya özel olarak düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Güven, şöyle konuştu; “Tedavide hastanın sedefinin yaygınlığı, tipi yanında, hastanın yaşı, ek hastalıkları, yaşam kalitesinin ne kadar etkilenmiş olduğu, gebelik veya emzirme durumunun olup-olmadığı, eklem tutulumunun olup olmaması, daha önce kullanılan tedavi seçeneklerinin etkinliği, kişinin alkol alışkanlığı gibi çeşitli faktörler tedavi seçiminde belirleyicidir. Öncelikle tüm hastalar mutlaka, hastalığı tetikleyebilecek ilaçlardan, kaşıma ve banyoda liflenme gibi davranışlardan kaçınmalıdırlar. Hafif olgularda genellikle deriye uygulanan topikal tedaviler(kremler/merhemler) hastalığı kontrol altına almakta yeterli olmaktadır. Dirençli ya da orta veya şiddetli sedef hastalarında fototerapi (ışık tedavisi) ya da geleneksel tedaviler olarak ifade ettiğimiz genellikle ağızdan alınan özel hap tedavileri kullanılır. Bu tedavilere istenilen yanıt alınamadığında ya da bu tedavileri kullanamadığımız durumlarda uygun bir iğne tedavisine yani biyolojik ajan tedavilerine geçilebilir. Artık yeni tedavi ajanları ile çok şiddetli sedef hastalarında bile %90’ın üzerinde, hatta bazı hastalarda tama yakın iyileşme sağlayabilmekteyiz. Kliniğimizde bulunan, sedef takip polikliniğimizde tüm bu tedavi seçenekleri, uygun hastalarımıza uygulanmakta ve hastalarımızın takipleri yürütülmektedir."