ZİHNİ DERİN’İN TORUNU ÖMÜR DERİN’İ HAYATINI KAYBETTİ
ARAŞTIRMACI RECEP KOYUNCU'NUN GÖZÜNDEN ÖMÜR DERİN
2013 yılında bir tesadüf eseri telefonla irtibat halinde olduğum Ömür Derin’i yüz yüze görme fırsatına kavuşmuştum. Kendisi çayın babası diye bilinen, ülkemizin ziraat tarımına adını altın harflerle yazdıran rahmetli Zihni Derin’nin oğlu Haldun Derin’in mimar olan oğluydu. Bir cumartesi günü günübirlik gittiğim İstanbul’da kendisini aramış ve İstanbul’da olduğumu bildirmiştim. Bana “Yarın pazar, sizi kahvaltıya evime bekliyorum” deyince mecburen İstanbul’da bir gün daha geçirmek zorunda kalmıştım. Ertesi sabah amcamın oğlunun vasıtasıyla Ömür Bey’in Beşiktaş Kuruçeşme’deki evine gittim. Galatasaray Adası’nın karşısında bir yerde olan bu binanın dördüncü katına, merdivenleri çabucak çıkıp zile basmıştım. Kapı açıldığında günlük tıraşını olmuş, beyaz saçlı bir İstanbul beyefendisi beni karşılamıştı ki, aklım o zaman başıma geldi. Kahvaltıya davetliydim, ancak sabahın bu erken saatinde ellerim bomboş olarak misafirliğe gitmiştim. Aklıma heyecandan en azından simit almak bile gelmemişti ve bu utanç duyduğum olayı aradan geçen yıllar içerisinde birçok yerde örnek vermiştim.
Güzel ve hoş, donanımlı bir evdi burası. İçeride gezen iki tane beyaz kedi de beni karşılamış, adeta bana “hoş geldin” der gibi etrafımda dolaşıyorlardı. Evin hanımı, Ömür Bey’in eşi Göksun Hanım kahvaltı sofrasını hazırlamış ve bizi sofraya buyur etmişti. Kahvaltı ederken masanın tam karşısında duran camlı dolap içerisindeki klasörlerde babası Haldun Derin tarafından saklanan belgelerden bana bahsediyordu Ömür Bey. Kahvaltı sonrasında belgeleri birer birer inceledik kendisiyle. Çok mutlu olmuştum, çünkü yeni bir kitabın tüm belgeleri bu klasördeydi. Yöresel ve amatör bir araştırmacı için bu belgeler hazine değeri taşımaktaydı. O gün, gelirken bu belgeleri de beraberinde getirmesini rica ederek, kendisini Rize’ye davet ettim. Bana “Tek bir şartım var, şayet beni Çaykur’un misafirhanesinde ağırlarsanız olur,” demişti. Hayatımda tanıdığım en kibar ve nazik, bir o kadar da sessiz ve soyadı gibi “Derin” düşünen insan olan Ömür Bey’e mecburen “Peki” demek zorunda kalmıştım.
Ardından geçen günler içerisinde Ömür Bey Rize’ye geldi ve ben beraberimde olan can dostum Yusuf Karali ile kendisini karşılayıp Çaykur’un misafirhanesinde onu misafir ettik. Kendisini o dönemde Çaykur genel müdürü olan İmdat Sütlüoğlu çok güzel ve hoş karşıladı ve bizi yemeğe götürmüştü. Misafirhanede kaldığı üç gün içerisinde üniversitemizin rektörü, Çaykur’dan üniversiteye transfer olan akademisyen Ali Rıza Saklı Hocamla ve Ziraat Çay Bahçesi’nde görevli olan arkadaşlarla da görüşmesini sağlamıştım. Bir çay fabrikasını ziyarete götürüp yaş çay işleme safhalarını ona göstermiştim. Misafirhanede kaldığı üç gün içerisinde beraberinde getirmiş olduğu belgelerin resimlerini çekmiştim. Rize’den ayrıldıktan kısa bir zaman sonra Bildiğini Okuyan İmam: Zihni adlı biyografik kitabı hazırlamış ve kendisini haberdar etmiştim. Ömür Bey çok sevinmiş, ve benden on adet kopya istemişti; göndermiştim.
Aradan geçen zaman zarfında kendisiyle telefon irtibatımı başıma gelen dünyalık bazı işlerden dolayı kaybetmiştim. Kendisine ulaşmak için çaba sarfederken İnternet ortamında oğlu Uğur ile yazışarak irtibatı sağlamaya çalışmıştım. Çünkü Ömür Beyin elinde olan belgeler eşliğinde yayınlamış ve iki baskı yapan kitabın yeni bir versiyonunu hazırlamak istiyordum. Birkaç gün öncesine kadar çok ümitliydim ama maalesef Facebook’ta oğlu Uğur Derin’in beni mateme boğan o mesajıyla karşılaştım. 2 Ağustos’u 3 Ağustos’a bağlayan gece saat 00:30 sıralarında Ömür Bey, 76 yaşında rahmet-i rahmana kavuşmuştu. Cenazesi ise 4 Ağustos tarihinde İstanbul Karacaahmet Şakirin Camiindeki ikindi namazının ardından Ihlamurkuyu mezarlığındaki aile kabristanlığında, çok sevdiği babası Haldun Derin’in yanına defnedildi.
Yöresel bir araştırmacı olarak ne kadar üzüldüğümü ifade edemem. Hayatım boyunca tanıdığım bu kibar ve nazik İstanbul beyefendisini çok arayacağımı bilmenizi isterim. Şehrimin kültür tarihine yapmış olduğu katkıların değeri paha biçilemez. Ruhu şad, mekanı cennet olsun inşallah…