19 Ekim 2009'da hayatını kaybeden Zavendikli Mustafa Hoca Efendi, vefatının 11'inci yıl dönümünde Güneysu ilçesine bağlı Başaran Köyü'nde bulunan kabri başında anıldı.
Rize Valisi Kemal Çeber, Rize Belediye Başkanı Rahmi Metin, Güneysu Kaymakamı Arif Oltulu, Güneysu Belediye başkanı Rıfat Özer ve çok sayıda vatandaşın katıldığı anma programında Kur'an-ı Kerim okunarak dualar edildi.
Pandemi dolayısla az sayıda kişinin katıldığı anma programı, salgın tedbirleri gözetilerek gerçekleştirildi.
Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca Efendi Kimdir?
Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca Efendi, resmî kayıtlara göre 1 Ocak 1932 tarihinde Rize ili Güneysu ilçesi Adacamii Köyü’nde dünyaya geldi. Sofuoğullarından Kadir Efendi’nin oğludur.
Çocukluğunu köyde geçiren Hoca efendi, diğer çocuklarla aynı şartlar ve ortamlarda bulunmuş ve benzer oyunları oynayarak geçirmiştir. Beş yaşına geldiğinde köyünün diğer çocuklarıyla birlikte köy camine gitmiş ve dinî ilimlere ilk adımını atmıştır. Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca efendi, zekâsıyla performansını ortaya koymuş ve arkadaşlarını geride bırakmıştır. Onun bu çalışkanlığı ve bitmeyen ilim öğrenme azmi, hocası tarafından kısa zamanda keşfedilmiş ve Kur’an-ı Kerim’i hıfza yönlendirilmiştir. Hocası ise Çayeli Büyükköy’den âlim bir şahsiyet olan Külünkoğlu Mehmet Efendi’dir.
Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca efendi, 1964’da, 14 yaşında iken bu hocasından hıfzını tamamlayarak hafızlar ordusuna katılmıştır. Bu başarısı, hocası tarafından sadece takdir görmüyor, onun istikbal vaat ettiğini de gösteriyordu. Bu düşünceden hareket eden hocası onu Arapça okumaya teşvik ediyor ve Arapçaya başlatıyor. Böylece hafızlıkla birlikte dinî ilimlerin ilk basamaklarını çıkmaya başlıyordu. Hocasından Arapça okumaya devam eden Hoca efendi, Arapçada da keskin zeka ve üstün anlayış ortaya koydu. Sarf ve Nahiv ilmini bu hocasından tedris etti. Hocasının köy camiinden ayrılması üzerine köylüler, genç Mustafa Efendi’yi Zavendik Köyü Camii’ne imam olarak görevlendirdiler.
Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca efendi’nin hizmetlerini üç dönemde ele alıp değerlendirmek mümkündür:
1.Köy dönemi
2.Şehir dönemi
3.Emeklilik sonrası
Hocaefendi’nin Köyünde Yaptığı Hizmetler
Zavendikli Mustafa Yıldız Hocaefendi, Zavendik Köyü’ndeki İmam-Hatiplik görevine başladıktan sonra hem bu görevi yürütmek, hem de Arapça ilimlerinde ilerlemek istiyordu. bu düşünceyle üç arkadaşı ile birlikte Adacamii Köyü imam-hatibi Çayeli Musadağı (Arpik) Köyü’nden Maksut Efendi’den Arapça okumaya başladılar. Hoca efendi, Arapça icazetini 1952’de bu hoca efendiden almıştır. Askere gidene kadar dinî ilimlerde hayli ilerleyen Hoca efendi, edindiği bu bilgileri aynı zamanda öğrencilerine de okutmak istemiş ve Arapça eğitimi için bir öğrenci ekibi kurmuştur.
Zavendik Köyü Camii’ndeki bu ilmî faaliyetleri duyan çevre köylerden talebe akını başlar ve camii bu faaliyetler için artık ihtiyaca cevap veremez hale gelir. Hoca efendi, çok zor şartlarda askere gidene kadar burada ders okutmaya devam eder. Arapçanın yanı sıra hafızlık eğitimini de camii içinde sistemli bir şekilde yürütür. Hoca efendi 1953’te vatanî görevini yapmak için askere gider.
Vatanî Görev İçin Erzurum’da
Hoca efendi, 1953’te askere gider ve askerliğini Erzurum’da er olarak yapar. Erzurum’da oldukça rahat bir askerlik yapan Hoca Efendi, bol bol kitap okuma fırsatı bulur. Müsait zamanlarında da çarşıya çıkıp yörenin meşhur âlimlerini öğrenen Hoca efendi, boş zamanlarında ve hafta içi görevli olmadığı bazı günlerde çarşıya çıkıp eski Erzurum Müftüsü Müderris Sakıp Efendi’den fıkıh dersleri almıştır. Özellikle feraiz ilmini bu hocadan tahsil etmiştir.
Hoca efendi, ilk olarak asker ocağında tasavvuf ilmine merak sarmış ve yörenin meşhur tasavvuf âlimi Alvarlı Muhammet Lütfi Efendi’den ders almış, sohbetinde bulunmuş ve zikir halakasına katılmıştır. Böylece Hoca efendi, tasavvufa ilk adımını atmış ve terhis olduktan sonra da ölümüne kadar bir başka tarikat ekolünde hem tasavvuf hem tasavvufî eserler okumuş hem de okutmuştur. 1955’te askerliğini bitiren Hoca efendi dinî hizmetlerinde kaldığı yerden devam etmiş ve tekrar Zavendik Köyü Camii imam hatipliği için görev almıştır. Hoca efendi, gerek askerlikten önce ve gerekse askerlikten sonra Zavendik Köyü Camii’nde tam 15 yıl imam-hatiplik görevinde bulunmuştur.
Askerlik Dönüşü Yaptığı Hizmetler
Hoca efendi askerlikten sonra dinî hizmetlere yoğun bir şekilde devam etmiş ve hizmet alanını ve imkânlarını genişletmek istemiş. Bu düşüncesini köylülerle paylaşarak mevcut eski ahşap camiinin yerine yeni bir camii yapılması gerektiğini anlatmıştır. Bu teklifi sevinçle kabul eden köylüler, hemen harekete geçerek, imece usulüyle ve çevre köylerden gelen yardım sever insanlarla birlikte kısa zamanda köye yeni bir camii inşa edip 1956’da ibadete açarlar. Hoca efendi, gerek Rize civarından ve gerekse Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen öğrencilerin kalabalık olması dolayısıyla yapılan camiinin ders çalışma bölümlerinin yetersiz olduğunu kısa zamanda görmüş, yeni alternatifler arayışına girerek köydeki camiinin yanında bir de Erkek Kur’an Kursu yapılması gerektiğini düşünerek bunu istişare etmiştir. Köylüler ise Hoca efendi’nin bu teklifine, köylerinin ilim merkezi olması dolayısıyla çok sıcak ve samimî duygularla “evet” diyerek harekete geçerler.
İlme Aşık Bir Alim
Hoca efendi bir taraftan Arapça ilimler bir taraftan da Kur’an Kursunda hafızlık eğitimi verirken kendisine ayırdığı zamanlarda da çevredeki ünlü müderrislerden ders almaya devam etmiştir.
Hoca efendi’yi çiçekten çiçeğe bal toplayan bir arı misali, ilmin peşine koştuğunu ve Rize’de Salarha Müderrisler köyünden Müderris Sabit Efendi’nin oğlu ünlü Müderris Civelek Mustafa Efendi’den de Güneysu ilçesi merkezde Arapça ve şer’i ilimler okuduğunu görüyoruz. (Hoca Efendiye Avni lakabını bu hoca efendi vermişti.)
Onun büyük bir aşk ve şevkle ilmin peşine koştuğunu, ülkemizin ve özellikle Rize’nin meşhur âlimi ve eski Rize Müftüsü Müderris Yusuf Karali’den yüksek düzeyde şer’i ilimler okuyor ve özellikle “Makamat-ı Harirî”, fesahat ve belağat dersleri aldığını görüyoruz.
Müderris Yusuf Hoca onun için; “O, Nil’e benzer, derinden akar” dermiş ve onun gelecekte büyük bir âlim olacağını söylermiş.
Hoca efendi askerlik dönüşü bir taraftan ilmi faaliyet ve hizmetlerine devam ederken diğer taraftan da ciddi olarak tasavvufla ilgilenmeye başlar ve bu defa Nakşibendî geleneğinin devamı olan İsmailağa cemaatinin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca efendi’yle (Kuddise Sırruhu) tanışarak ona intisap eder, sohbetinde bulunur ve ders alır.
Hoca efendi 1957’de Samsun’da açılan vaizlik sınavına başvurmuş büyük bir başarıyla vaizlik sınavını kazanarak vaiz olma hakkını elde etmiştir. Hoca efendi, ilk resmî görevine 1965’te başlamış ve Erzincan’ın İliç ilçesine vaiz olarak tayin edilmiştir. İlçe de kısa zamanda ilmî gücü, yaşayışı ve sohbetleriyle tanınan Hoca efendi, 1966 yılının sonunda Rize’nin Pazar ilçesine nakledilmiştir.
Hoca efendi daha sonra naklini Rize merkez vaizliği için ister ve Rize merkeze nakli yapılır. Hoca efendi, uzun yıllar Rize merkez vaizlik görevini sürdürürken hizmette en parlak dönemi yaşatmıştır.
Hoca efendi 1976’da Çayeli ilçesi vaizliğine atandı. Çayeli’nde görevine devam eden Hoca efendi, Rize’deki hizmetleri de aralıksız olarak devam ettiriyordu.
Hoca efendi Rize’de yoğun bir şekilde ilmî faaliyetlerini sürdürürken Trabzon’un Sürmene ilçesi vaizliğine zorunlu olarak nakledilir. 28 Şubat 1997’de başlayan siyasî süreç dönemine rastlayan bu nakil olayı Hoca efendi’yi gerek hizmet yönünden ve gerekse maddî ve manevî yönden büyük sıkıntıya sokmuş ve mağdur etmiştir. Hoca efendi, bu sıkıntılı dönemi sabır ve sebatla aşarak Rize’deki hizmetlerine hiç ara vermeden aşkla, şevkle devam etmiştir. Neticede 1997 yılında Trabzon’un Sürmene ilçesi vaizliğinden emekli olduktan sonra tekrar Rize’deki hizmetlerinin başına geçmiştir. Artık vefatına kadar ilim ve faaliyetlerini Rize’de sürdürecektir.
Hocaefendi’nin Şahsiyeti, Ahlâkı ve Sosyal Münasebetleri
Hoca efendi sünnete bağlı, takva, riyadan uzak bir hayat yaşardı. Onu ders halkasında, çarşı ve pazarda, mahalle veya köyündeki günlük yaşayışında daima ihlâslı olarak görürdünüz. Takva ölçüleri içerisinde yaşamak dendiğinde herkesin aklına Hoca efendi gelirdi. Takvaya uygun fetvalar verirdi. Ehl-i Sünnete bağlı ve Hanefi Fıkhının sıkı bir takipçisiydi.
Dersini o kadar güzel anlatırdı ki anlamamak mümkün değildi, İnsanı adeta mest eder ve dersini dinleyenler hiç bitmesin isterdi.
Hoca efendi ders esnasında beyit okumayı çok sever, okuduğu beyitlerle talebelerini büyülerdi.
Hoca efendi’nin okuduğu beyitlerden bazıları şunlardır:
“Her kelâmın fıdda ise sükût et olsun zehep, Zira kâmiller kâmili sükûtuyla bulurlar hep”
“Terk-i edepten çok sakın Haktır sana senden yakın”
Çok mütevazı ve çok edepli idi, hiç kimseye yük olmazdı, ders esnasında herhangi bir kaynak kitap lâzım olduğunda bizzat kendisi kalkıp alırdı. Hiç kimseye zahmet vermek istemezdi. Çok acil durumlarda bir şey isteyeceği zaman sıkılarak ve mübarek yüzü kızarak isterdi. Genelde kendine kimseyi hizmet ettirmezdi.
Gerek camii ve gerekse Kur’an Kursu inşaatlarında mutlaka çalışmak ister ve de çalışırdı. Elindeki yükleri kesinlikle kendisi taşır, talebelerine taşıtmazdı.
Hoca efendi’nin komşuluğu ve misafirperverliği de bir başkaydı. Komşularıyla hoş sohbetlerde bulunur, dertlerini dinler, maddî ve manevî dertleriyle ilgilenirdi. Çok sade döşenmiş olan evine gelen misafirlere bizzat kendisi ikram eder, başkasına müsaade etmezdi. İkram etmeden hiç kimseyi göndermezdi.
Hoca efendi ibadetine de çok düşkündü. Genelde her gece imsak vaktine 3 saat kala kalkardı. Öncelikle teheccüt namazı kılar, zikir ve dua eder, Kur’an-ı Kerim okurdu. Çoğu kez oruca niyet ederek, Peygamber Efendimizin sünnetini yaşamaya çalışırdı. Hasta olmadığı zamanlarda kesinlikle cemaatle namaz kılardı.
Şeyhimiz Hacı Mahmut Efendi Hazretleri (Kuddise Sırruhu) O’nun için şöyle demiştir:
‘’Zavendikli Mustafa Efendi meleklere benzerdi, tek farkı melekler görünmez, Mustafa efendi görünürdü’’ diyerek aralarındaki muhabbetti izhar etmiştir.
Hoca efendi’nin tahsil ettiği ve okuttuğu ilimler
Hoca efendi, tahsil ettiği ilimleri sonra bizzat kendisi okutmuş ve bu yönüyle geleneksel ulemanın metodunu izlemiş bir âlimdir. Hoca efendi çok iyi derecede Arapça ve Farsça bilirdi.
Tahsil Etiği ve Okuttuğu İlimler:
Sarf – Nahiv
Meanî (Fesahat ve Belağat), Makamat-ı Harirî (Arap Edebiyatı, Fesahat ve Belağat)
Tefsir: İbn-i Atiyye, İbn-i Kesîr, Tefsir-i Kebîr, Kadı Beydavî, Celaleyn.
Hadis: Buharî, Müslim, Riyazüssalihin, Ramuz el-Ehadis.
Kelâm, Mantık
Akaid: Maturidiyye Akaidi, Nesefi, Akaid-i Nuniyye (Kadı Hızır Bey), Nuru Zalam, Cevherut-tevhid, Fıkhı Ekber, Emâli (Osman Efendi)
Fıkıh ve Usul-u Fıkıh: Mir’at-ül Usul, İmam Merğinanî, el,Hidaye el-İhtiyar.
Feraiz
Tashih-i Huruf
Tecvid
Osmanlıca olarak: Lisan-ı Farisî (Zebanî, Dil bilgisi ve Luğat, Rehber-i Farisi, Alıştırma Kitabı, Talim-i Farisi, Cümle Kurma ve Gramer Kitabı.
Tasavvuf: Tenvir’ul-Kulûb, Mesnevî, Mektubât-ı Rabbanî, Risale-i Kudsiyye, Risale-i Halidiyye, Gülistan.
Hoca efendi, Feraiz ilmi konusunda ihtisaslaşmış olduğundan, nüfus ve tapu kadastro müdürlüklerinde (askerî kayıtlar ve çeşitli arşivler) resmî yeminli tercümen olarak görev yapmaktaydı.
Hoca Efendi’nin Hastalığı ve Ölümü
Hoca efendi’de akciğer yetmezliği vardı son günlerde zaten bu hastalıktan dolayı hastaneye kaldırıldı ve tedavi altına alındı. Rize Eğitim ev Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesinde tedavi altına alınan Hoca efendi bir türlü iyileşemedi. Son günlerinde artık tedaviye cevap veremez olmuştu. Ancak bilinci yerinde olan, konuşan nasihatlerine devam eden Hoca efendi, kendisine hastalığı süresince hizmet eden öğrencilerinden Abdülkadir Hocaya beyitler okudu nasihatler etti.
Son anında söyledikleri….
“Herkese selam söyleyin. Hakkımı herkese helal ediyorum. Herkes de bana hakkını helal etsin; eserlerime, talebelerime ve hizmetlerime sahip çıkın”
Ve şu beyiti okudu:
“Hak tecelli eyleyince her işi asan eder, Halk eder esbabı bir lahzada ihsan eder.”
Hoca efendi bir haftalık yoğun bakım sonunda 78 yaşında sevenlerine ve talebelerine veda ederek 19 Ekim 2009’da Hakkın rahmetine kavuştu.