İSLAMDA ŞİDDET YOKTUR
RTEÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Sabri Yavuz ise yaptığı konuşmasında, İslam dini ile şiddet arasında hiçbir şekilde ilişki kurulamayacağını vurgulayarak “Hiçbir zaman İslam'ın şiddet ile ve şiddetin uzantıları ile ilişkisi kurulamaz. İslamın temel öğretileri derinlemesine irdelendiği zaman şiddete değnek oluşturacak öğretileri bulmak mümkün değildir. Aslında din bir takım teorik unsurları içerir. Bunlar uygulanmadığı zaman bir takım sıkıntıların ortaya çıktığı muhakkaktır. İnsan aklını, malını, canını ve ırzını muhafazayı temel alan iki yapıdan ilki olan din, aslında bunları tahrip etmeyi esas alan, onları yok eden, onları imha etmeye çalışan şiddete varacak bir sonuca asla götüremez. Dinden hareketle bir şedit sonucu çıkartmak mümkün değildir” diye konuştu.
"MÜSLÜMANLAR ORTAK HAREKET ETMELİ"
RTEÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman ise konuşmasında, müslümanların aralarındaki ayrılıkları ortadan kaldırıp ortak hareket etmeleri gerektiğine vurgu yaptı. Karaman “11 Eylül 2001 yılında ki saldırılardan sonra İslam dini ve müslümanlar terör ile özdeşleştirilerek müslümanlara yapılan şiddet uygulamaları meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Bazı terör örgütleri yaptıkları terör eylemlerine dini metinleri referans olarak gösteriyorlarsa da şiddet ve terör olaylarının yalnızca din ile ilişkilendirilerek açıklanması doğru değildir. Uluslararası sistemde önemli kırılmaların yaşandığı, dünyanın her köşesinde, siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel fay hatlarının belirgin olmaktan öte bir sürece girdiği bir dönemden geçiyoruz. Ekonomik krizler, yoksulluk ve gelir dağılımındaki dengesizlikler, bunun yanında enerji kaynakları üzerindeki baskılar, ülkeler ve topluluklar üzerinde önemli buhranlar oluşturmaktadır. İslam dünyası üzerinde ciddi operasyonlar yapılmaktadır. Müslümanlar birbirine kırdırılmaktadır. Birbirine vurdurulmaktadır. Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Filistin, Libya gibi İslam ülkelerinde akan kan Müslüman kanıdır. Ölenlerde öldürenlerde Müslümanlardır. Bu şunu ortaya koymakta. Biz demek ki değerlerimizden uzaklaşıyoruz. Aslında; Şii, Sünni, Türk, Kürt ve Arap tüm farklılıklarımızın bir kenara bırakılarak ortak aklın, ortak heyecanın zorunlu olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Geniş bir konuşmacı katılımının olduğu sempozyuma dinleyici katılımının ise çok düşük olması dikkatlerden kaçmadı.