Memur Sen Rize İl Başkanı Resul Usta, Myanmar'ın Arakan bölgesinde karakollara saldırı ve Müslüman halka yönelik katliam nedeniyle Myanmar hükümetini ve katliama sessiz kalan her kurum ve ülkeyi kınadıklarını belirterek, “İslam Dünyası ile uluslararası toplum harekete geçmeli, Arakan’daki katliamlar durdurulmalıdır” dedi.
Myanmar'da yaşananlara Batı ülkeleri ve kurumlarının tepkileri oldukça sönük kalırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyayı "Yaşananlar karşısında kör ve sağır, duymuyor ve görmüyor" sözleriyle eleştirdi.
Türkiye’de her kesimden büyük tepki çeken katliama karşı bir tepki de Rize’den geldi. Şube binasında İl Yönetim Kurulu üyeleriyle basın toplantısı düzenleyen Memur Sen Rize İl Başkanı Resul Usta, Arakan’da Müslümanlara yapılan insanlık dışı katliama tepki gösterirken, İslam dünyası ülkelerin de biran önce harekete geçmesi gerektiğini kaydetti. İslam ülkeleri hükümetlerinin İslam dünyasındaki bütün kurumları, dünyadaki bütün insan hakları ve yardım kuruluşlarını gerekli sorumluluğu almaya, Arakan’ı BM ve diğer örgütler nezdinde dünya gündemine taşımaya, saldırıların durdurulması için Myanmar hükümetine baskı yapmaya, yanı sıra Arakanlı Müslümanlara fiili destek sunmaya çağıran İl Başkanı Resul Usta, “Myanmar’da (Burma), Rakhayn Eyaleti'nin kuzeyinde 25 Ağustos gecesi meydana gelen saldırıların ardından Myanmar ordusu ve Budistler tarafından sivil Rohingya / Arakanlı Müslümanlara karşı katliam yapılmaya başlandı. Ordu güçleri ve Budist rahipler öncülüğünde şiddeti giderek artan ve yaygınlaşan saldırılar sonucunda son üç günde Arakan'ın çeşitli köylerinde en az 2-3 bin Müslümanın katledildiğine ve 100 binden fazla Müslüman'ın da yerinden edildiğini dair vahim haberler ulaşıyor. Budist Burma hükümetinin Arakan’daki zulümleri 1942 yılından beri hiç durmadan devam ediyor. Her gün aşağılanan, tacize uğrayan, köyleri mahalleleri basılan Arakanlılar BM’ye göre de bu çağın en mazlum halklarından biri durumunda. Zira Arakan’da yaşanan zulüm ne dünya kamuoyunun gündemine girebilmekte ne de şimdiye kadar zulmü hafifletecek ciddi bir girişim söz konusudur. Budistler, 28 Mart 1942’de 150 bin Arakanlı’yı katledip yüz binlercesini yurtlarından çıkardılar. Burma’ın 1948’de bağımsızlığını kazanmasıyla baskı daha da sistematik hale geldi. Müslüman Arakan halkını İslami köklerinden koparmak için İslami eğitim veren okullar kaldırıldı ve Budist müfredat uygulanmaya başlandı. Başörtüsü kullanılması ve kurban kesilmesi yasaklandı. İslami isimler yerine Budist isimlerin kullanılması ve Kur’an-ı Kerim’in harflerinin Burma harfleriyle değiştirilmesi zorunlu hale getirildi. Arakan’lı Müslümanlar uzun yıllardır çok yönlü ve derin ayrımcılığa, asimilasyon ve soykırıma tabi tutuluyorlar. Müslüman toplumun önderleri, alimleri ve ileri gelenleri katlediliyor.Arakanlı Müslümanlar bu dayatmalara boyun eğmedikçe baskının, katliamların, sürgünlerin dozu artırılıyor. 1962 yılında başlayan komünist dönemde 22 yıl boyunca 20 bin Arakanlı öldürüldü. Mallarına el konuldu ve kadınlarına tecavüz edildi. 2012 yılında yeniden toplu tutuklama, köylerin yakılması, tecavüzler, katliamlar, camilerin yakılması gibi insanlık dışı muameleler başladı. 150 bin kişi evlerini terk etti. Bu zulümler bütün dünyanın sessiz bakışları arasında 2016 yılında tekrar etti.Bugün sayıları 5 milyonu aşan Arakanlıların 4 milyonu 1942 yılından beri uygulanan sistematik baskı ve zulmünden kaçarak Malezya, Bangladeş, Pakistan, Suudi Arabistan, Tayland, Endonezya ve Avrupa’da mülteci olarak yaşıyor. Bütün bunlara karşın birkaç güçlü devletin çıkarlarını korumaktan başka bir işe yaramayan BM, mazlum milletlerin yaşadıkları zulümleri kınamak için bile ABD’nin, Çin’in, Rusya’nın iznine bakıyor.BM ve BMGK tarafından yapılan tek şey ölü ve yaralıları sayarak rapor hazırlamak. Bu vahşi katliamları engellemek için ise bugüne kadar en küçük bir girişimde bulunulmuş değil.” dedi.
Usta, insan hakları söylemi şampiyonluğunu kimseye bırakmayan lafazan Batı dünyasının yaşanan katliamları durdurmaya yönelik kılını kıpırdatmadığını ifade ederek, “Komisyon raporları ve kınama faaliyetlerinin ise katliamlar karşısında hiçbir anlamı yok. BM ve diğer uluslararası örgütlerin Müslümanlara yönelen zulüm karşısındaki sessizliği mevcut zulümleri artırmakta ve yeni zulümlere davetiye çıkarmaktadır. Ancak hemen şunu da eklemeliyiz ki bu zulmün diğer bir ortağı da, kendi milletine uygulanan zulüm karşısında sesini yükseltmek ve çözüm üretmek yerine üç maymunu oynamayı tercih eden İslam dünyasıdır.Zulmün sadece seyircisi olmayan aynı zamanda birçok yerde öznesi de olan Batılı devletlerin çifte standartlı yaklaşımından medet uman bir yaklaşımla çözüm üretmenin mümkün olmadığı bilinmelidir. Temel sorun İslam dünyasının örgütsüzlüğü ve sinmişliğidir. İslam dünyası ülkeleri biran önce harekete geçmelidir. Bu bağlamda İslam ülkeleri hükümetlerini, İslam dünyasındaki bütün kurumları, dünyadaki bütün insan hakları ve yardım kuruluşlarını gerekli sorumluluğu almaya, Arakan’ı BM ve diğer örgütler nezdinde dünya gündemine taşımaya, saldırıların durdurulması için Myanmar hükümetine baskı yapmaya, yanı sıra Arakanlı Müslümanlara fiili destek sunmaya çağırıyoruz. Bunun yanında İslam dünyasının, çok yönlü ve çok cepheli saldırılara karşı yapısal çözümler üzerinde çalışması gerekliliğini bu vesileyle hatırlatmak istiyoruz. Bizler Memur-Sen olarak, Myanmar hükümetini ve sessiz kalan her kurum ve ülkeyi kınıyoruz. Arakanlı kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz. Arakan için insani yardım ve diplomasi konusunda ciddi adımlar atılması için çağrıda bulunuyor ve bu konularda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye hazır olduğumuzu bütün kamuoyuna, ilgili ve yetkili herkese duyuruyoruz.” şeklinde konuştu.