Yönetici atamaları ile ilgili açıklamalar yapan Türk Eğitim-Sen Rize Şube Başkanı Murat Köseoğlu, mülakatın olduğu yerde adaletin olamayacağını bildirdi. Köseoğlu, “Mülakat yöntemi gerek ilk atamada gerekse görevde yükselmede ehliyeti ölçen değil, maalesef birtakım yandaşların, ‘benden’ olanların istihdamını ve görevde yükselmesini sağlayacak bir araç olarak kullanılmaktadır. Mülakat, kul hakkı gaspının uygun zeminidir. Mülakat, ehliyeti ve liyakati öldürmektedir” dedi.
Liyakatin terazisinde ehliyetin tartılacak olması neden bu kadar huzursuz ediyor acaba?
Başkan Köseoğlu, Türkiye’de yaşanan en büyük sorunun liyakatsizlik ve adaletsizlik olduğuna dikkat çekti. Geçtiğimiz yıllarda yönetici atamalarında yaşanan kul hakkı gasplarını örnek vererek anlatan Köseoğlu, 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’ne vurgu yaptı ve “Yönetici atamalarının sadece yazılı sınava dayalı olarak yapılmasını istiyoruz” dedi.
MEB’de ilk iliklenmesi gereken düğmenin yönetici atamaları olduğunu söyleyen Köseoğlu, kariyer ve liyakati görmezden gelen, ehil insanlar yerine torpillileri iş başına getirmekte beis görmeyen, leke bulaşmış yönetici atama sisteminin ivedilikle değiştirilmesi gerekmektedir” dedi. Yönetici atamalarında mülakat uygulamasına devam edildiği müddetçe daha çok kul hakkı yenileceğini, okulların beceriksiz yöneticilerin elinde heba edileceğini, eğitim sistemimizin daha da geriye gideceğini ifade eden Köseoğlu, “Vizyon Belgesi’nin takipçisiyiz” diye konuştu.
Liyakatsiz olarak iş başına gelenlerin ve ehliyetsizleri, torpillileri iş başına getirenlerin yönetici atamalarında yazılı sınavın esas alınacak olmasından rahatsızlık duyduğunu bildiren Köseoğlu, “Liyakatin terazisinde ehliyetin tartılacak olması neden bu kadar huzursuz ediyor acaba? Mülakat ahlaksızlığıyla kul hakkı yiyerek makam sahibi yapılanların beceriksizliklerinin ortaya çıkacağı endişesiyle mi telaşlanıyorlar? Ya adalet hâkim olacak, ya ahlaksız düzen devam edecek!” diye konuştu.
Sözleşmeli öğretmenlik tamamen kaldırılmalı, bu yapılana kadar da sözleşmeli öğretmenlerin mağdur olmaması için onlara tayin hakkı verilmelidir.
Sözleşmeli öğretmenlerin eşlerinden ayrı yaşadıklarına dikkat çeken Köseoğlu, “Aileler parçalanıyor. Çocuklar annesiz, babasız büyüyor. Anayasa’nın aile bütünlüğüne dair 41. Maddesi açıkça çiğneniyor. Bu çocukları yetim bırakmayalım. Bu minvalde sözleşmeli öğretmenlik tamamen kaldırılmalı, bu yapılana kadar da sözleşmeli öğretmenlerin mağdur olmaması için onlara tayin hakkı verilmelidir” dedi. Zorunlu Hizmet tazminatı uygulamasının bir an önce getirilmesini isteyen Köseoğlu, bunun mahrumiyet bölgelerinde öğretmenlerin gönüllülük esasıyla görev yapmasını sağlayacağını belirtti.
Memur maaşları enflasyon hedefi doğrultusunda güncellenmelidir.
Türkiye’nin ekonomik durumunu anlatan Başkan Köseoğlu, memur maaş zamlarının artan enflasyon ve iğneden ipliğe yapılan zamlarla güdük kaldığını bildirdi. Toplu Sözleşmede yetkili konfederasyonun beceriksizlikleri neticesinde her yıl memurların ücretler yönüyle ciddi kayıplar yaşadığını bildiren Köseoğlu, “Tarihimizde ilk kez aldığımız maaş zammının üç katına yakın enflasyon farkı aldık.” dedi. 2019 yılında yüzde 4+5 zamma imza atıldığını hatırlatan Köseoğlu, Merkez Bankası enflasyon oranını yüzde 14.5 oranında güncelledi. Memur maaşları da enflasyon hedefi doğrultusunda güncellenmelidir” diye konuştu.
17 Mart’a kadar ek gösterge sözünüzü tutun!
3600 ek gösterge sözünün ikinci 100 günlük eylem planında yer aldığını hatırlatan Köseoğlu, bu sürenin 17 Mart tarihinde dolacağını söyledi. Öğretmenlerin gözünün, kulağının ek gösterge sözünün yerine getirilmesinde olduğunu ifade eden Köseoğlu, “17 Mart’a kadar sözünüzü tutun!” dedi. Ek göstergenin yardımcı hizmetler sınığına da verilmesi gerektiğini söyleyen Köseoğlu, “Tüm kamu çalışanlarının da ek göstergeleri 800’er puan artırılmalıdır. Tüm siyasi partilerin bu konuda birlik olmasını istiyoruz” diye konuştu.
Bilim insanlarına tahsis edilecek kadroları sınırlandırmak, ülkemizin bilim yarışında yer almasını da engelleyecek bir husustur.
Üniversitelerde çalışan idari ve akademik personel hakkında açıklamalar da yapan Başkan Murat Köseoğlu, norm kadro yönetmeliğine dava açtığımızı hatırlattı. Üniversitelerde norm kadronun Anayasa’ya aykırı olduğunu bildiren Köseoğlu, “Bu yönetmeliği hazırlayanların Türk bilim hayatının geleceğine yönelik kaygı taşımadığını düşünüyorum. Bilim insanlarına tahsis edilecek kadroları sınırlandırmak, ülkemizin bilim yarışında yer almasını da engelleyecek bir husustur. Bu yönetmelik, genç akademisyenlerimizi demoralize ederek hedeflerine sekte vurmak anlamına gelmektedir. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ı ziyaretimizde kendisinin buna çok sempatik bakmadığı izlenimini edinmiştik. Buna rağmen yönetmeliğin nasıl yayınlandığını anlamış değiliz. Umuyoruz ki yargı, talebimiz doğrultusunda karar verir” diye konuştu.
Görevde Yükselme Sınavı sonrasında işi ehline vermek için mülakat yapılmamalıdır.
YÖK’ün, 13 Temmuz 2018’de iptal ettiği Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı’nı yeniden açtığını bildiren Köseoğlu, merkezi sınavlar sonrasında ise atamanın mülakat yoluyla üniversite rektörlüklerine bırakılmaması gerektiğini söyledi. Mülakatın her alanda olduğu gibi bu alanda da adaletsizliklere yol açacağının altını çizen Köseoğlu, “İşi ehline vermek için mülakat yapılmamalıdır” dedi. Görevde Yükselme Sınav ve Unvan Değişikliği Sınavı’nın Sınavın uzun zamandır açılmadığına dikkat çeken Köseoğlu, üniversite çalışanlarının mağdur edildiğini, hak kayıplarına sebebiyet verdiğini, bu nedenle bu sınavın periyodik olarak yapılmasının gerekli olduğunu ifade etti.