Hemen provokatörler devreye girer; birkaç yandaş, yalaka da vatandaşın içinden bulurlar. Yok o şucuydu, bu bucuydu, şunun parmağı var, dış güçler devreye girdi gibi ipe sapa gelmez provokasyonlarla vatandaşın hassas olduğu noktalardan girerek oluşan dayanışmayı bozmak isterler.
Bunu Güneysu Gürgen Köyünde Alicik HES’e karşı vatandaşlarla birlikte oluşturduğumuz direnişi bölmek için denediler. Hukuksuz çalışmalarını meşrulaştırmak için her yola başvurdular. Kurumları ve siyaseti arkalarına aldılar. Gel ki bazı siyasiler zaten ortaklarıydı. Yanlış bilgilendirme sonucunda kendi art niyetlerini en üst düzeyde dillendirdiler. Bilir kişi heyetini arayarak veya aratarak baskı kurdular.
Bu hukuksuz, çirkin yöntemleriyle de büyük ölçüde başarılı oldular.
Şirketler projelerini uygulamadan önce sadece proje üzerindeki hazırlıklarını yapmazlar. Aynı zamanda toplumu manipüle edebilecek konuları da araştırarak bir hazırlık yaparlar. En kısa zamanda nasıl yol alabileceklerini hesaplarlar. Örneğin, Güneysu Gürgen Köyünde, size yol yapıyoruz, yalanıyla altı ay çalıştıkları gibi… Vatandaşlar çoğunlukla iyi niyetlidir ve bu duruma hazırlıksız yakalanırlar.
Bilindiği üzere bu günlerde de İkizdere’de Cengiz İnşaatın başlattığı taş ocağına karşı yöre halkının çok etkili bir direnişi oluyor. Özellikle bu direnişte yöre kadınlarının başı çekmesi çok önemli… İlçe dışından da desteğe giden siyasetçiler, sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar oluyor. Biz de Handüzü Yaylası Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği olarak desteğimizi bildirdik, buradaki çevre mücadelesine katıldık.
Buradan bu işi üstlenen, başı çeken İkizdereli Sivil Toplum Örgütlerine acizane tavsiyem, Güneysu Gürgen Köyünde Alicik HES eylemlerinde bize karşı yapılan provokasyonun burada da olabileceğini göz önünde bulundurarak hareket etmeleridir. Doğrusu bazı yandaş basın organlarından ve bu talana “yatırım” olarak bakan siyasilerin yaklaşımından böyle bir durum sezinledim. Her şeyden önce buradaki yerel halkın arasına bu nifak tohumlarının ekilmesine izin verilmemelidir. Bu birliktelik ve etkili direniş devam ettiği sürece şirketin eninde sonunda bu vadiyi terk edeceğine inanıyorum.
Güneysu Gürgen Köyünde Alicik HES direnişinde yaşadığımız bir diğer olumsuzluk da Covid-19 salgını dolayısıyla köyün karantinaya alınması oldu.
Karantina dolayısıyla vatandaşlar evlerinden çıkamadı. Ancak daha önce dereden çıkartılan şirketin iş makineleri, karantina dönemini fırsata dönüştürdü ve büyük ölçüde işi tamamladılar.
Benzer bir durum İkizdere Gürdere’deki taş ocağı için de geçerlidir. 29 Nisan itibariyle 19 günlük sokağa çıkma yasağı neticesinde vatandaşlar evlerinden çıkamazken şirket büyük ölçüde taş ocağı yol inşaatını bitirecektir. Burada siyasetçilere, avukatlara ve kısıtlama engeli bulunmayan vatandaşlara önemli görev düşmektedir.
Bu aynı zamanda bir insanlık görevidir. Anayasa'nın 56. maddesi: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükmünü içermektedir.
Bu vadilerdeki doğal yaşam, alanları, su kaynakları bitki örtüsü gerçekten son derece önemlidir ve korunması gerekir.
Dünyada temiz su kaynakları çok sınırlıdır. Bu temiz su kaynaklarının büyük bir bölümü de Doğu Karadeniz vadilerinde bulunmaktadır. Ayrıca bu vadilerde başta çay tarımı ve yöresel tarım ürünleri yetiştirilmektedir. Endemik bitki türleriyle, yaylalarıyla, bakir ormanlarıyla bu vadiler başta arıcılık olmak üzere hayvancılığın tamamına son derece uygundur.
Bölgemizde bu vadilerdeki kaynaklar sadece bölge halkına değil, tüm insanlığa büyük bir zenginlik sunmaktadır. Bu kaynakların önemi her geçen gün daha da artacaktır.
İnsan ömrü sınırlıdır. Zengin olma hırsıyla tabiata saldıranların kafasına şunu sokmak lazım: Bir insanın hayatı boyunca yiyebileceği, içebileceği keyif sürebileceği araçlar sınırlıdır. Ama dünyada bizden sonra da yaşam devam edecektir.
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; gözünü para bürümüş adam, paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
Ama korkarım çok geç olacak.
Ceyhun Kalender
Handüzü Yaylası
Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Derneği