CUMHURBAŞKANLIĞI VESAYETİN AYAĞIDIR
Hakyemez, 82 Anayasası ile yetkileri arttırılıp sorumlulukları kaldırılan Cumhurbaşkanlığı makamının darbecilerin özellikle oluşturduğu vesayetin bir ayağı olduğunu vurgulayarak “1982 Anayasasındaki hükümet sisteminde bir Cumhurbaşkanı var bir de Bakanlar Kurulu var. İkisi yürütmeyi oluşturuyor. Fakat o ikisi içerisinde demokratik açıdan yetkili ve sorumlu olan ve olması gereken hükümettir. Sembolik yetkilere sahip olması gereken ise Cumhurbaşkanı'dır. 1982 Anayasası ise çok bilinçli bir şekilde Cumhurbaşkanı'nı büyük yetkiler ile donatmış buna rağmen sorumluluğu olmayan bir kişi olarak onu oraya koymuştur. Bunu darbeyi yapanlar özellikle sağlamıştır. Çünkü o orada vesayetin önemli bir ayağıdır. Bunun özel bir sebebi var. Uygulamada bu sıkıntılar doğurmuştur. Bu sıkıntı 2007 yılında 367 krizinden sonra daha yeni bir hal aldı. Daha farklı bir hal aldı. Daha büyük bir sıkıntı haline geldi. 2010 yılında Türkiye’de yeni Anayasa arayışları gündeme gelince yeni Anayasa ile ilgili ister istemez bu hükümet sistemi arayışı da gündeme gelen bir ihtiyaç oldu” ifadelerini kullandı.
BAŞKANLIK SİSTEMİNDE KUVVETLER AYRILIĞI VAR
Demokratik sistemlerdeki kuvvetler ayrılığı ilkesinin başkanlık sistemi içerisinde de olduğuna dikkat çeken Hakyemez, “Kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı bir devlet istemimiz var. Devletin üç organı olan; yasama, yürütme ve yargının içerisinde yargının ayrı bir yerde olmasıdır. Yasama ve yürütmenin ise belli ölçülerde etkileşim içerisinde olmasıdır. Dünyada bu şekilde kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı sistemler çoktur. Yasama ve yürütme organlarının oluşumu görevleri, yetkileri ve birbirleri ile ilişkileri ile alakalı olan bir konudur. Burada iki büyük hükümet sistemi vardır. Birincisi parlamenter rejim ikincisi ise başkanlık rejimidir” şeklinde konuştu.
Hakyemez, mevcut Cumhurbaşkanlığı sisteminin demokrasi ve hukuk ile bağdaşmadığının da altını çizerek, “Cumhurbaşkanın yetkilerinin fazla olup sorumluluğunun olmaması ne demokrasi nede hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşır. Ama Hem parlamenter rejim hem de başkanlık rejimi hem demokrasi ile hem de hukuk ile bağdaşır. Tercih edeceğimiz hükümet sisteminin uygulamada işlevsel olması, çalışabilir nitelikte olması lazım. İnsanımız sadece demokratik açıdan güzel bir model istemiyor. Aynı zamanda kendisine hizmet getirecek hükümetler istiyor. Bunu Avrupa’da bir ülkede yaşıyor olsaydık. Milli geliri fevkalade yüksek olan bir ülkede yaşıyor olsaydık. Daha farklı biçimde değerlendirebilirdik” diye konuştu.
GÜÇLÜ OLAN BAŞKANDIR
Hakyemez, Başkanlık sisteminde güçlü olan kişinin başkan olduğunu, görev süreci içerisinde istediği politikaları rahatlıkla uygulayabildiğini ifade ederek şunları söyledi:
“Başkanlık sisteminde güçlü bir kişi başkan olduğu için bu sistemin ismi başkanlık rejimidir. Başkan neden güçlüdür. Çünkü başkan yürütmede tek başınadır. Sistem şöyle oluşturulmuyor. Halk; iki kez oy veriyor. Birincide parlamentoyu oluşturuyor. İkincisinde ise sadece yürütmedeki başkanı seçmek için oy kullanıyor. Doğrudan halkın oyları ile göreve gelen yürütme ve yasama var. Yani yasamanın içerisinden çıkan bir yürütme yok. Sistemde güçlü olan başkan. Çünkü yürütmede tek kişi. Başkanlık sisteminde parlamento var. Bunu özellikle söylemekte fayda var çünkü o kadar yüzeysel değerlendirmeler yapıyorlar. Başkanlık sistemi konusunda ahkam kesiyorlar. Biz parlamentosu olmayan hükümet sistemi istemiyoruz diyorlar. Hiçbir şeyini bilmiyorlar sistemin. Oysa demokratik ülkelerde parlamentosu olmayan ülke yoktur. Böyle enteresan değerlendirmeler de yapılıyor. Bu sistemde başkan belli bir süreliğine göreve geliyor. ABD’de bu dört yıldır. Bu dört yılda parlamentonun güvenine dayanmadan su süre boyunca uygulayacağı politikaları rahatlıkla yerine getirir. Kararını verir, uygulamaya koyar. Dört yılın sonunda meyvesini alır halka karşı da hesap verir.”