Türk Eğitim-Sen Rize Şube Başkanı Murat Köseoğlu'nun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla yaptığı açıklamadır.
"Kutlu mücadelenin mağrur ve dik duruşlu milletidir Türkler.
Demir dağları eriten, Karadeniz’in azgın sularını dize getiren, Anadolu’nun bozkırını yeşerten millettir Türkler.
Özgürlüğe adanmış ruhları ve bedenleriyle işgal kazanına kurtuluş mızrağı vuran, çoluğu, çocuğu, kadını, yaşlısı demeden kutsal bayrağımız için omuz omuza tüm benliğiyle, son nefesine kadar savaşan millettir Türkler.
Türk milleti yazgısını kendisi çizmiştir. İşgalci, emperyalizmle beslenen, kendinden olmayanı yok etme üzerinden politika geliştiren güçlerden asla gözü korkmamıştır. Vatan, bayrak, millet deyince dünya durmuş, her bir yiğidi kararlılıkla, cesaretle cepheye koşmuştur.
Ecdadımız cihanın en güçlü ordularıyla, donanmalarıyla mücadele etmiş; yırtık üniformasına, delik ayakkabısına, boğazından ekmekten başka lokma geçmemesine, her alanda olduğu gibi askeri alanda da maddi sıkıntılara, kısıtlı silaha, cephaneye, teçhizata rağmen nice savaşlar kazanmıştır. Çanakkale’de destan yazan milletimiz, Atatürk komutasında Kurtuluş Savaşı başlatmış, bu savaş İnönü Zaferleri, Sakarya Destanı, Büyük Taarruz ile taçlanmış ve istikbal için yegâne olan tam istiklali elde etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının demokrasiye inançları tamdı. Demokratik, hukuk ilkeleri üzerine kurulmuş, Cumhuriyet ile yönetilen bir devlet ihdas etmek istiyorlardı. Bu nedenle Atatürk, Kurtuluş Savaşı devam ederken, İstanbul işgal altındayken, milletvekilleri sürgüne gönderilmişken, 23 Nisan 1920’de yeni devletimizin temellerini oluşturan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı ve egemenliği milletin iradesine verdi. Atatürk, aziz milletimize sonuna kadar güvendi ve sağlam, çelik gibi bir zemin üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu. Elbette kurtuluş mücadelesinin ardından ekonomik, eğitim, sağlık, sosyal haklar açısından da kurtuluşu sağlamak da hiç kolay olmadı. Savaşmaktan bitap düşmüş, ekonomik olarak dibe vurmuş bir ülkeyi her alanda çağın ilerisine taşımıştır. Özellikle ilke ve inkılapları ile çığır açmış, Türk milletini dış esaretten kurtarmış, kaynaklarımızı yine millete açmıştır.
Tarihini iyi bilen milletler, kutsal değerlerine sahip çıkabilir, geleceğine doğru yön verebilir ve vatan savunmasında uyanık olabilir.
Bugün milli mücadelenin 100’üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Bu nedenle 23 Nisan’ın ayrı bir anlam ve önemi vardır. Büyük Atatürk komutasında Bandırma Vapuru’yla Samsun’a yol alındığı o gün, imanı ve inancı dev gibi olan Türk milletinin kaderi sonsuza dek değişmiş, esaret yerini hâkimiyete bırakmıştı. Çocuklarımızın, gençlerimizin bu milli şahlanışın farkında olarak büyümesi en büyük gayemizdir. Zira ancak tarihini iyi bilen milletler, kutsal değerlerine sahip çıkabilir, geleceğine doğru yön verebilir ve vatan savunmasında uyanık olabilir.
O yıllardan bugüne Türk yurdu üzerinde düşmanların yayılmacı emelleri sona ermemiş olup, sadece kullandıkları yöntemler şekil değiştirmiştir. Bu kez terör örgütleri eliyle faaliyetlerini yürütenler, ülkemize vahşi bir kartal gibi saldırmakta, yılan gibi zehrini akıtmaktadır. Değerli kaynaklar küresel güçlerin iştahını kabartmakta, Milletimizin birliği, bütünlüğü, huzuru, devletimizin bekası hedef alınmakta; terör örgütleri dışarıdaki işbirlikçileriyle masum kanından beslenmeye devam etmektedir.
Öte yandan bu ülkenin kurucu değerlerine kimseye aldırış etmeden saldıran aklı evveller bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Büyük Atatürk’e bırakın saygı duymayı, iftiraları ile, kirli propagandaları ile O’nu güya yıpratmaya çabalamaktadırlar. Ecdadını tanımayan, devletine, değerlerine yabancı duran, uydurdukları tarihle, yalan üzerine kurulu dünyalarında taraftar toplamaya gayretkeş bu güçler, umduğunu bulamamaktadır.
Hürriyetimizi, bağımsızlığımızı haysiyetimizi denizler altında yirmi bin fersahta bir kutuya kilitlemeye and içen bu güruha, ferasetli, aklı ve bilimi kılavuz yapan, değerlerine bir çocuğun oyuncağını koruduğu gibi sahip çıkan Türk milleti eşsiz bir tokat atmaktadır.
Gelin hiç zaman kaybetmeden çocuk istismarına, cinayetlerine çok ağır cezalar getirelim, yasal düzenlemeler yapalım.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı da Büyük Önder’in çocuklarımıza çok özel bir armağanıdır. Her 23 Nisan’da çocuklarımız için daha güzel bir gelecek istiyoruz ama bu maalesef temenniden öteye geçememektedir.
Atatürk, “Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır” dese de, ne yazık ki bugün terör örgütlerinin maşası yapılan, açlık sınırının altında yaşayan, okula gönderilmeyen, tarlada, sanayide çalıştırılan, istismara maruz kalan, şiddete uğrayan, kaçırılan, öldürülen kısacası çocukluklarını yaşayamadan büyüyen çocuklar bu ülkenin bir gerçeğidir. Minik bedenlerin, hastalıklı ruhların vicdansız ellerinde yitip gitmesi insanlığımıza leke sürmektedir.
Bu noktada, gelin hiç zaman kaybetmeden çocuk istismarına, cinayetlerine çok ağır cezalar getirelim, yasal düzenlemeler yapalım. Lafla peynir gemisi yürümez. Kınıyoruz, üzülüyoruz demekle sorun çözülmez. Dolayısıyla artık icraata geçmenin zamanıdır.
Bu noktada, gelin hiç zaman kaybetmeden çocuk istismarına, cinayetlerine çok ağır cezalar getirelim, yasal düzenlemeler yapalım. Lafla peynir gemisi yürümez. Kınıyoruz, üzülüyoruz demekle sorun çözülmez. Dolayısıyla artık icraata geçmenin zamanıdır.
Suriye ve Irak’tan ülkemize sığınan çocukların yaşadığı dram can acıtıcıdır. Savaşın korkunç yüzü ile çok küçük yaşta tanışan, silahla namlu arasında sıkışmış hayatlar yaşayan bu çocuklar, evlerinden, yurtlarından, hatta ailelerinden, çok sevdiği arkadaşlarından, okullarından koparılmış; iltica ettikleri ülkelerde ise açlık ve sefaletle mücadele etmektedir.
23 Nisan; çocuklarımızın özgürce koşup, oynayabildiği, sesleri ile sokaklarımızı şenlendirdiği bir bayram olmalıdır. Bu nedenle çocuklarımızın kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak, tüm çocuklara eşit şekilde eğitim hakkı tanımak, çocukların beslenme, barınma, giyinme v.b. temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek çok önemlidir.
MEB’in, 23 Nisan’da Öğrenci Andı’nın yeniden okullarda okutulmasının müjdesini vermesini bekliyoruz.
Önemli bir konuda daha vardır ki, o da Öğrenci Andı’nın çocuklarımıza hediye edilmesidir. Anayasa’da yer alan milli kimlik tanımından, mili değerlerimizden rahatsız olan güruh, Öğrenci Andı’nın kaldırılması için yoğun bir karalama kampanyası yürütmüş ve 2013 yılında Öğrenci Andı kaldırılmıştı. Oysaki Öğrenci Andı her türlü siyasi ve ideolojik söylemin üzerindedir. Aidiyet duygusunu pekiştirmektedir. Dolayısıyla yargı kararı beklenmeden MEB’in davadan vazgeçip, öğrencilerimize 23 Nisan’da Öğrenci Andı’nın yeniden okullarda okutulmasının müjdesini vermesini bekliyoruz. “Ne Mutlu Türküm Diyene” demekten korkmayın, Büyük Atatürk’ün açtığı yolda, gösterdiği hedeflere hiç durmadan yürümekten imtina etmeyin. Varlığımızı Türk varlığına adamaktan sakınmayın.
Bu vesileyle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyor; Ulu Önder Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi bir kez daha saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur."