TÜRKİYE genelinde gerçekleştirilen Türkiye Koronafobi ve Salgınla İlişkili Duygu Çalışması' araştırmasına göre, Koronavirüsten çok korkuyorum diyenlerin oranı, Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde 50, Ege Bölgesinde ise yüzde 49 oldu. Koronavirüsten çok korktuklarını söyleyenlerin en az olduğu bölge ise yüzde 41 ile Karadeniz oldu.
Psikolog Şenel Karaman, Ege Bölgesi'nde göç dolayısıyla geçmişten gelen travmatik bir geleneğin olduğunu, Doğu Anadolu'da aile hayatının bir klan hayatı gibi olduğunu, sosyal mesafenin sınırlandırılması onlarda gerginlik yaratmış olabileceğini, Karadenizli vatandaşların ise, doğal bir ortamda yaşadıklarını ve doğal besinlerle beslendiklerini belirterek, bu nedenle salgından korkmadıklarını söylemiş olabileceklerini belirtti.
Bir üniversite tarafından 81 ilde 6 bin 318 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Türkiye Koronafobi ve Salgınla İlişkili Duygu Çalışması' araştırmasına göre, Koronavirüsten çok korkuyorum diyenlerin oranı, Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde 50, Ege Bölgesinde ise yüzde 49 oldu. Bu iki bölgeyi yüzde 47 ile Akdeniz Bölgesi izlerken; Marmara, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da bu oran yüzde 43 oldu. Karadeniz Bölgesinde ise Koronavirüsten çok korkuyorum diyenlerin oranı yüzde 41de kaldı.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren İzmirli Psikolog Şenel Karaman, "Klinik yorum ve gözlemlerime göre de diğer bölgelere göre Ege Bölgesi'ndeki insanlar daha kaygılılar. Burası çok fazla travma yaşamış bir bölge. Kuşaklar boyunca gelen travmalar, göçler var. Bu travmalar devam ediyor. Pandeminin de kuşaklar boyu etkisinin olacağını varsayıyoruz. Eğitim düzeyi de yüksek olduğu için farklı kaynaklardan edinilen bilginin de korkuya etkisi olabilir. Doğu Anadolu Bölgesi'nde de bu oranın yüksek olması bize ortak bir faktör olduğunu gösteriyor. Doğu Anadolu'da aile hayatı bir klan hayatı gibidir. İnsanlar birbirleriyle yakın ilişki kuruyor. Sosyal mesafenin sınırlandırılması onlarda gerginlik yaratmış olabilir" dedİ
'BEDENLERİNİ SEVDİKLERİNE KARŞI TEHLİKE OLARAK GÖRÜYORLAR'
Pandeminin sadece bedensel sağlığı etkilemediğini söyleyen Karaman, "Sosyal alt yapımız için de aile hayatımız için de psikolojimiz için de bir risk oluşturuyor. Bu dönemde en önemli korku suçluluk duygusudur. Kişiler yakınlarına bu hastalığı bulaştırmaktan korkuyor.
İnsanlar kendi bedenlerini sevdiklerine karşı tehlike olarak görüyor. Zaten kaygı bozukluğu olanlar koronavirüs ile ilgili okudukları her şeyden etkileniyorlar. O kadar çok kendi bedenlerini dinliyorlar ki, belirtileri psikolojik olarak göstermeye başlıyorlar" diye konuştu.
POZİTİF STRES VE NEGATİF STRESE DİKKAT'
Okuduğu, izlediği görüntülerden etkilenenlerin oranının da çok fazla olduğunu ifade eden Karaman, "Psikolojik anlamda doğru müdahale edilebilirse, bu korkular rahatlıkla geçebilir, çünkü alt yapısı yok. Şu an ülkemiz tedbirler kapsamında diğer örneklere bakıldığında çok başarılı gidiyor. Pozitif stres ve negatif stresi birbirinden ayırmak gerekiyor. Pozitif stres bizim önlem almamızı, kendimizi korumamızı sağlıyor. 'Dikkat edersem korunurum' mantığı korkunun hayatımıza güvenli yansımasıdır.
Negatif stres ise panik halinde hareket etmektir. Koronavirüsün yayılmasına katkı sağlayacak biçimde hareket etmektir. Kavga etmek, panik halinde alışveriş yapmak bunlara örnek olarak gösterilebilir. Korku devreye girdiğinde rasyonel ve gerçekçi düşünen lobumuz devreden çıkmaktadır. Sadece tehlikeye odaklanırız. Ortamda olumsuz olan her şeye beyin aşırı dikkat göstermeye başlar. Birisi kendisini veya çevresini kontrol etmekte zorlanıyorsa psikolojik destek almalıdır. Kendisi de korkuyla baş etmek için bazı önlemler alabilir. Uyku düzenine dikkat edilmelidir. Sosyal medyaya girme zamanı kısıtlanabilir. Hijyen kurallarına dikkat edilmelidir" diye konuştu.
'ADINI DUYDUĞUMDA BİLE İRKİLİYORUM'
İzmir'de yaşayan ve koronavirüs salgını nedeniyle çok fazla tedirgin olduğunu belirten Cengiz Avcı, "Marketten eve geldiğimizde eşim her şeyi tek tek yıkayıp, 24 saat bekletiyor. Eşim benden çok daha fazla korkuyor. Ben ise tedirginim. Koronavirüsün adını duyduğumda bile irkiliyorum. Dün bir arkadaşıma zarf uzattım, peçete ile aldı. İnsanlarda korku oranı çok yüksek. Ege Bölgesi'nde korku oranının yüksek olmasına şaşırmadım. İzmirli insanlar genelde kaygılıdır" dedi.
'STRES YÜZÜNDEN UÇUK ÇIKIYOR'
Salgın başladığından beri endişeli olduğunu söyleyen vatandaşlardan Nurselin Karalıoğlu, "Benim oğlum markette çalışıyor. Her gün hastalığın bulaşmasından korkuyorum. Korkuyoruz sonuçta insanlar ölüyor. Bu korku beni olumsuz etkiliyor. Bende hiç uçuk çıkmazdı, stres yüzünden uçuk çıkarıyorum. Ellerimiz yıkamaktan yara içinde kalıyor" diye konuştu.
'SEVDİKLERİMİZ İÇİN KORKUYORUZ'
Biri öksürdüğünde tedirgin olduğunu söyleyen Alper Yağlıdere ise, "Endişemiz korkuya dönüşüyor. Ailem ve sevdiklerim için korkuyorum. Dışarı çıkan kişi benim. Evde kronik rahatsız bir annem var. Elimden geldiğince önlem alıyorum yine de korkuyorum. Bu korkuyu çok abartan kişiler de olduğunu görüyoruz" diye konuştu.
Koronavirüs dolayısıyla tedirgin olduğunu söyleyen eczacı Nalan Kaplan, "Virüsü taşımaktan korkuyoruz. Herkes çok fazla kafasına takıyor. Sudan mı topraktan mı yakalanırız diye korkuyoruz. Ege Bölgesi'nde korku oranlarının yüksek olması bence çok normal. İzmir emekliler şehri ve herkesin evinde yaşlısı var dolayısıyla korku oranı yüksek" dedi.
KARADENİZLİLER BÖLGENİN DOĞASINA VE DOĞAL YAŞAMINA GÜVENİYOR
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Karadenizli vatandaşlar ise ilginç yorumlarda bulundu. Trabzon'da yaşayan Hasret Özkan, Karadeniz?de doğal ortamda yaşadıklarını belirterek, ?Burada doğal ortamdayız. Virüs buraya gelmez bence. Burada her şey doğal. Alabalığı, çayı, her şeyi doğal, ne virüsü olacak" diye konuştu.
KÖYDE YAŞIYORUZ, VİRİSÜN GELECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM
Koronavirüsten korkmadığını dile getiren Şemsi Civelek de, Koronadan korkmuyoruz. Çünkü tedbirimizi alıyoruz. Köyde yaşıyoruz, köye kolay kolay virüsün geleceğini düşünmüyorum. Korkmuyorum. Karadenizin doğası şifa. O yüzden sıkıntı yok, korkmuyorumö ifadelerini kullandı. Muhammet Ermiş de, Niçin korkalım Muhlamayı yiyoruz, çayımız var, her şeyimiz organik.
Ben yaylalara, köylere çıkamıyorum da korona nasıl çıksın oralara. Tabii önlemimizi de alalım" dedi.
Aykut Köroğlu ise, Biz Karadenizde alabalığımızı yiyoruz, çayımızı içiyoruz. Bize bir şey olmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Araştırma sonucuyla ilgili Erzurum, Erzincan ve Muş'ta yaşayanlar da ilginç ifadeler de bulundular.
ERZURUMLU VATANDAŞLAR DA ARAŞTIRMA SONUÇLARINA YORUMDA BULUNDU
Erzurumlu Salih Bayram, koronavirüsten çok insanlardan korktuğunu belirterek, "Ben insanlardan korkarım. İnsanlar oldu bir acayip. Korona var, hastalık var buna inanıyoruz. Allah devletimize zeval vermesin, gereken önlemleri aldı. Ama insanlara bakıyorsunuz vurdum duymazlar. Mesafe koymaları lazım, gereken uyarılara uymaları lazım. Hastalığın kime nerede nasıl bulaşacağı bilinmiyor" dedi.
Maske olmadığı için ağzını atkısıyla kapatan Müfit Fayetorbay ise hastalıktan korkmadığını ifade ederek, "Önlemimizi alıyoruz, hastalıktan niye korkalım. Maskem olmadığı için atkı kullanıyorum. Eve gittiğim vakit akşam atkı ve beremi yıkıyorum" dedi.
Erzincan'da yaşayan Hüseyin Yenidoğan, şunları söyledi: "Biz gerekli güvenlik önlemi alıyoruz. Korkmuyoruz desek te olmaz, korkuyoruz desek te olmaz. Gerekli tedbiri aldığımız da korkacak bir şey. Zaten Sağlık Bakanımız açıkladı Erzincan koronavirüsten en düşük etkilenen şehirlerden birisi."
Erzincanlı Bünyamin Demirci ise halkın virüs konusunda hassas davrandığı ve bilinçlendiğini söyledi. Demirci, gereken kurallara uyulduğu sürece sorun olmayacağını kaydetti.
Koronavirüsten korktuğunu söyleyen Muşlu esnaf Medeni Yayık, "Koronavirüsten biz korkuyoruz. Ama esnaf olduğumuz için çalışmaya mecburuz. Ama çoluk çocuğumuzu evde tutuyoruz. Eve gittiğimizde gün boyu milletle iç içe olduğumuz için bulaştırma korkusu var içimizde" dedi.
Muşlu Nizamettin Meriç ise "Genel olarak halk arasında korku ve panik var. Bazı vatandaşlar evlerinden dışarı çıkmıyor, korkuyorlar. Devletimizin de bize gösterdiği tedbirler var onları alıyoruz. Zamanla bu korku panik te yerini sükünete bırakıyor" diye konuştu.