Akdağ: Gerekirse Avrupa'da tedavi ettiririz
Sağlık Bakanı Akdağ, tam gün yasası nedeniyle yaşanan doktor sıkıntısına cevap verdi.
Bakan Recep Akdağ, 4. Ulusal Aşı Sempozyumu'ndan ayrılırken gazetecilerin sorularını yanıtladı. Akdağ, bir gazetecinin, "Tam gün uygulaması sonrasında özellikle üniversitelerde doktor sayısının azaldığına ve buna bağlı olarak ameliyatların yarı yarıya düştüğüne ilişkin basında haberler yer alıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Akdağ, Sağlık Bakanlığının elinde böyle bir veri olmadığını söyledi.
"BU VATANDAŞLARIMIZA HAKSIZLIKTIR"
Akdağ, Türkiye'de üniversitelerde çalışan 10 bin civarında uzman hekimin görev yaptığını ifade ederek, şunları kaydetti: "Bu uzmanlar belirli seviyelerde öğretim üyesi aynı zamanda. Yardımcı doçent, doktor ya da profesör. Bu unvanları olmayan uzman sayısı da az olmakla beraber mevcut. 10 bin kişiden bahsediyoruz burada, bu 10 bin kişiden hem üniversite hastanesinde hocalık yapan, öğretim üyeliği yapan, aynı zamanda da dışarıda çalışacağım muayenehanem olacak ya da özel hastane ile irtibatım olacak diyenlerin sayısı da 650 civarında. Bu kişilerin vereceği karar da henüz netleşmiş değil. Bu 650'nin muhtemelen bir kısmı da sadece üniversitelerde çalışmayı kabul edecektir. Bu durumda mevcut olan 650 sayısı daha da azalacak. 10 bin değerli öğretim üyesinin olduğu bir yerde yüzde 5'lerden bahsediyoruz. Bunu önemli bir problemmiş gibi kamuoyuna sunmak vatandaşlarımıza, hastalarımıza ve hasta yakınlarına en büyük haksızlıktır."
Üniversitelerin ticarethane olmasını kabul etmediklerini vurgulayan Akdağ, "Üniversiteler ticarethane değildir. Üniversiteler rant kapısı olamaz.
Üniversitelerin bu tıp fakültelerinin uygulama araştırma merkezlerinde bu ticarethane anlayışı eğitimi, öğretimi ve araştırmayı geçtiğimiz yıllarda ileri derecede arızalandırdı" diye konuştu.
"NASIL BİR KATKISI OLABİLİR?"
Akdağ, bir üniversite hocasının sabah hastaneye gelerek 2 saat çalışıp, ardından muayenehanesine gidip ya da öğleden sonra üniversitede paralı muayene yapıp bu şekilde çalışmasının kabul edilemeyeceğini belirterek, "Bu şekilde çalışan öğretim üyesinin nasıl bir katkısı olabilir? Farklı bir mecrada gidiyor demektir" dedi.
"VATANDAŞLARIMIZ ÇİLE ÇEKİYOR"
Kendilerinin fakir fukarayı, orta direği, işçiyi, esnafı, memuru, emekli ve yeşil kartlıları düşünmek zorunda olduklarını ifade eden Akdağ, öğretim üyelerinin "başlarının üstünde yerinin" olduğunu, ancak dışarıyla irtibatlı çalışmak isteyenlerin de bu yolu seçebileceklerini kaydetti. Akdağ, "Bu öğretim üyeleri yine eğitim, öğretime de devam edecekler. Bunun da önüne geçmiyoruz. Ama bu ilişkiyi kurmaya kararlıyız. Çünkü bu ilişki, vatandaşımıza çok çile çektiriyor" şeklinde konuştu.
"GEREKİRSE AVRUPA'YA GÖTÜRÜRÜZ"
Öğretim üyelerinin bir kısmının bağlı oldukları üniversitelerden ayrıldıklarını da anımsatan Akdağ, şunları söyledi: "Türkiye'de 60 üniversite olmasına rağmen bu gürültü en fazla 3-5 üniversitede koparılıyor. Ayrılan bazı hocalarımızın oluşturduğu hizmet boşluğunu ne yapacağız? Sağlık Bakanlığı olarak YÖK'e yaklaşık 1 hafta-10 gün önce acele ve günlü olarak bir yazı yazdık. Bugün bir yazı daha yazacağız. Şunu söyledik; eğer bu yeni durumdan dolayı bazı hocalarımızın 'dışarıda çalışmayı tercih ediyorum' demesinden dolayı bir hizmet açığı oluşuyorsa 'lütfen Sağlık Bakanlığımıza acilen bildirilsin' dedik. Hatta üniversitelerimize de bilgi için aynı yazıyı yazdık.
Biz bu hizmet açığını mutlaka kapatacağız. Nasıl kapatacağız? Ya o üniversitemize aynı alanda ilgili mahareti olan bir doktor görevlendirmesi yapacağız. YÖK ile de konuştuk. Gerekirse yeni öğretim üyesi kadroları da ihdas edeceğiz. Acil olarak görevlendirme, peşinden öğretim üyesi kadroları... Bunun mümkün olmadığı nadir durumlar olursa da biz ilgili hastalarımıza sahip çıkacağız. Onları kamuya ait diğer eğitim ve araştırma hastanelerinde ya da Türkiye'deki özel hastanelerde tedavi ettireceğiz, tedavilerini sonuna kadar takip edeceğiz. Olmaz ya, ihtiyaç olsa bu hastalarımızı uçak ambulansa koyacağız, Avrupa'ya götürüp orada tedavi ettireceğiz.
Çünkü biz bu ilişkinin bu rant, ticaret, para ilişkisinin üniversiteden çıkmasına karar verdik. Çıkması için hükümet olarak kararlıyız. Başbakanımızın bana verdiği talimat da budur. Üniversitelerimizden de bu hususta yakın bir işbirliği bekliyoruz. Kimseyi de genel anlamda suçlamıyorum. Ama bu meseleyi hastalarını kullanarak provoke etmek isteyenlere de müsaade etmeyeceğiz. Biz hastalarımızın da yanındayız. Çalışanlarımızın, değerli öğretim üyelerimizin de yanındayız."
"BU VATANDAŞLARIMIZA HAKSIZLIKTIR"
Akdağ, Türkiye'de üniversitelerde çalışan 10 bin civarında uzman hekimin görev yaptığını ifade ederek, şunları kaydetti: "Bu uzmanlar belirli seviyelerde öğretim üyesi aynı zamanda. Yardımcı doçent, doktor ya da profesör. Bu unvanları olmayan uzman sayısı da az olmakla beraber mevcut. 10 bin kişiden bahsediyoruz burada, bu 10 bin kişiden hem üniversite hastanesinde hocalık yapan, öğretim üyeliği yapan, aynı zamanda da dışarıda çalışacağım muayenehanem olacak ya da özel hastane ile irtibatım olacak diyenlerin sayısı da 650 civarında. Bu kişilerin vereceği karar da henüz netleşmiş değil. Bu 650'nin muhtemelen bir kısmı da sadece üniversitelerde çalışmayı kabul edecektir. Bu durumda mevcut olan 650 sayısı daha da azalacak. 10 bin değerli öğretim üyesinin olduğu bir yerde yüzde 5'lerden bahsediyoruz. Bunu önemli bir problemmiş gibi kamuoyuna sunmak vatandaşlarımıza, hastalarımıza ve hasta yakınlarına en büyük haksızlıktır."
Üniversitelerin ticarethane olmasını kabul etmediklerini vurgulayan Akdağ, "Üniversiteler ticarethane değildir. Üniversiteler rant kapısı olamaz.
Üniversitelerin bu tıp fakültelerinin uygulama araştırma merkezlerinde bu ticarethane anlayışı eğitimi, öğretimi ve araştırmayı geçtiğimiz yıllarda ileri derecede arızalandırdı" diye konuştu.
"NASIL BİR KATKISI OLABİLİR?"
Akdağ, bir üniversite hocasının sabah hastaneye gelerek 2 saat çalışıp, ardından muayenehanesine gidip ya da öğleden sonra üniversitede paralı muayene yapıp bu şekilde çalışmasının kabul edilemeyeceğini belirterek, "Bu şekilde çalışan öğretim üyesinin nasıl bir katkısı olabilir? Farklı bir mecrada gidiyor demektir" dedi.
"VATANDAŞLARIMIZ ÇİLE ÇEKİYOR"
Kendilerinin fakir fukarayı, orta direği, işçiyi, esnafı, memuru, emekli ve yeşil kartlıları düşünmek zorunda olduklarını ifade eden Akdağ, öğretim üyelerinin "başlarının üstünde yerinin" olduğunu, ancak dışarıyla irtibatlı çalışmak isteyenlerin de bu yolu seçebileceklerini kaydetti. Akdağ, "Bu öğretim üyeleri yine eğitim, öğretime de devam edecekler. Bunun da önüne geçmiyoruz. Ama bu ilişkiyi kurmaya kararlıyız. Çünkü bu ilişki, vatandaşımıza çok çile çektiriyor" şeklinde konuştu.
"GEREKİRSE AVRUPA'YA GÖTÜRÜRÜZ"
Öğretim üyelerinin bir kısmının bağlı oldukları üniversitelerden ayrıldıklarını da anımsatan Akdağ, şunları söyledi: "Türkiye'de 60 üniversite olmasına rağmen bu gürültü en fazla 3-5 üniversitede koparılıyor. Ayrılan bazı hocalarımızın oluşturduğu hizmet boşluğunu ne yapacağız? Sağlık Bakanlığı olarak YÖK'e yaklaşık 1 hafta-10 gün önce acele ve günlü olarak bir yazı yazdık. Bugün bir yazı daha yazacağız. Şunu söyledik; eğer bu yeni durumdan dolayı bazı hocalarımızın 'dışarıda çalışmayı tercih ediyorum' demesinden dolayı bir hizmet açığı oluşuyorsa 'lütfen Sağlık Bakanlığımıza acilen bildirilsin' dedik. Hatta üniversitelerimize de bilgi için aynı yazıyı yazdık.
Biz bu hizmet açığını mutlaka kapatacağız. Nasıl kapatacağız? Ya o üniversitemize aynı alanda ilgili mahareti olan bir doktor görevlendirmesi yapacağız. YÖK ile de konuştuk. Gerekirse yeni öğretim üyesi kadroları da ihdas edeceğiz. Acil olarak görevlendirme, peşinden öğretim üyesi kadroları... Bunun mümkün olmadığı nadir durumlar olursa da biz ilgili hastalarımıza sahip çıkacağız. Onları kamuya ait diğer eğitim ve araştırma hastanelerinde ya da Türkiye'deki özel hastanelerde tedavi ettireceğiz, tedavilerini sonuna kadar takip edeceğiz. Olmaz ya, ihtiyaç olsa bu hastalarımızı uçak ambulansa koyacağız, Avrupa'ya götürüp orada tedavi ettireceğiz.
Çünkü biz bu ilişkinin bu rant, ticaret, para ilişkisinin üniversiteden çıkmasına karar verdik. Çıkması için hükümet olarak kararlıyız. Başbakanımızın bana verdiği talimat da budur. Üniversitelerimizden de bu hususta yakın bir işbirliği bekliyoruz. Kimseyi de genel anlamda suçlamıyorum. Ama bu meseleyi hastalarını kullanarak provoke etmek isteyenlere de müsaade etmeyeceğiz. Biz hastalarımızın da yanındayız. Çalışanlarımızın, değerli öğretim üyelerimizin de yanındayız."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.