Zeki Mayi'den Şok Açıklamalar
Zeki Mayi:'MHP’nin geleneklerinden gelmeyen bir arkadaşı kabullenmek de mümkün değil.'
Silemezler Gönlümden…
Ömrünü Ülkücü harekete adamış, Milliyetçi Hareket Partisinde yıllarca il başkanlığı görevinde bulunmuş Zeki Mayi, il teşkilatı kapatılıp görevden alındıktan sonra Ötüken Okuma Evi’nde daha fazla vakit geçiriyor. Mayi, kırgın ama “Türk Milletine hizmet etmek için illa ki, parti organlarında yer almak gerekmiyor” diyor. Rize’deki Okuma Evin’de dostlarıyla buluşan Mayi, burada hem kitap okuyarak kendilerini geliştirdiklerini, hem de ülke ve il meselelerini tartışıyor. Mayi ile Ötüken Kitap Evinde yaptığımız görüşmede önemli satırbaşları var…
“Otuz beş yıldır Milliyetçi Hareket’in içerisinde, kâh ülkü ocaklarında, kâh Milliyetçi Hareket Partisi’nde sürekli üye, delege, yönetici, başkan hepsinin içerisinde oldum.” Diyor Zeki Mayi… Dolayısıyla Rize’deki ülkücü iradenin kendilerine yüklediği sorumluluk içerisinde kongrede Devlet Bahçeli’nin rakibi olan Koray Aydın’ı desteklediklerini, fakat MHP’de, yöneticilerin istediği kadar demokrasi varmış anlayışını dayamak suretiyle Türkiye’de yedi tane il başkanının görevden alındığını söyleyen Mayi, o süreci şöyle anlattı:
TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜNÜ GÖNLÜMÜZDEN SİLEMEZLER
“Siyasi partiler kanunu çerçevesi içerisinde görevden alma ve göreve atama pek tasvip ettiğim bir şey değil ama siyasi partiler yasası, bu yetkiyi genel başkanlara veriyor. Genel başkanlar nasıl strateji izliyor ise delegenin, yöneticinin görüşünü almadan kendi bildikleri yöntemle istediklerini yapabilme hakkına sahipler. Dolayısıyla bizi de görevden aldılar. Yetkilerini kullanarak kağıt üzerinden ismimizi sildiler. Fakat Türk-İslam Ülküsü’nü bizim gönlümüzden silmeleri mümkün değil. Çünkü biz onlara göre milliyetçi, ülkücü olmadık, onlara göre de strateji belirlemedik.”
BAŞARI DİLEMİYORUM!
“Bize, ‘Siz oturun, biz sizden daha iyi çalışacak bir ekip ile devam edeceğiz, daha fazla oy alacak bir kadro ile çalışacağız’ dediler. Dolayısıyla bir kadro kurarak bu kadro ile 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’ne hazırlanıyorlar. Rize’deki seçim stratejisini, seçim bütçesini, aday tespitini haliyle bu arkadaşlar yürütecekler. Tabii başarı dilemek gönlümüzün istediği bir hadisedir ama MHP’nin geleneklerinden gelmeyen bir arkadaşı kabullenmek de mümkün değil. Bir ülkücü olarak gerçekten bundan rahatsızlık duyuyorum. Geleneklerimizin dışında farklı bağlantıları olan insanın, Ankara’dan Rize’ye atanıp Milliyetçi Hareket’in Rize’de 40 yıllık emeğini hiçe sayanlara da gönülden bir başarı dileyemeyeceğim doğrusu.”
Siyasetten tamamen uzaklaştınız mı?
Zeki Mayi: Ekibimiz ile birlikte Rize için, ülkemiz için, devletimiz için görüşmelerimiz ve istişarelerimiz devam ediyor. Ülkücü harekete hizmet için illa ki parti kadrolarında olmamız gerekmiyor; mensubu olduğumuz Yüce Türk Milleti’ne her hal ve şart altında hizmetlerimiz devam edecek. Duruşumuzla, fikrimizle, duyarlılığımızla ve tavrımızla bu millete hizmet etmeye devam edeceğiz. Dolayısıyla şu an Ötüken Okuma Evi adıyla bir yer kurduk. Burada bütün arkadaşlarımız ile beraber hem otuz beş yılın muhasebesini yapıp, hem de bundan sonraki süre içerisinde yeniden arkadaş ve ekiplerimiz ile beraber Türk Milleti’nin içerisinde bulunduğu durumdan çıkış yollarını burada tartışarak, okuyarak, düşünerek devam edeceğiz. Dolayısıyla siyasetle bağlantımız bu kadar olacak.
MHP GELENEKLERİYLE ÖRTÜŞMÜYOR
Sayın Mayi, MHP’nin geleneğinden gelmeyen kişilerin öncülüğünde oluşturulan bir kadro diyorsunuz. Bu cümlelerinizle MHP kuruluş amacını aştı mı demeye çalışıyorsunuz? Baktığımızda MHP köklü ve kırmızı çizgileri olan bir parti. Acaba MHP bu çizginin dışına mı çıktı?
Zeki Mayi: Ben öyle düşünüyorum. Beni böyle düşündüren neden ise; MHP’nin mücadele verdiği, karşı duruş koyduğu, karşı karşıya geldiği bir organizasyon mensubuun, bugün MHP’yi temsil noktasına getirilmiş olmasıdır. MHP, kökleri mazide olan Türk Milliyetçiliği’ni savunan bir harekettir. Türk Milliyetçiliği ile mücadele etmiş, Türk kimliğine karşı duran bir yapı nasıl oluyor da MHP’nin ildeki en üst temsil noktasına getiriliyor, bunu anlamış değilim. Dolayısıyla bunu düşünerek öyle söyledim. Arkadaş oraya bağlıdır, buraya bağlıdır, onu yapmıştır, bunu yapmıştır o onun tercihleri. Bize iş intikal ettiği zaman, MHP’nin geleneklerinden gelen birinin başkan seçilmesi halinde duruşumuz, konuşmamız ve eylemlerimiz şüphesiz farklı olacaktı.
Fakat sizin MHP İl Başkanlığınız döneminde 2009’daki yerel seçimlerde Çayeli Belediye Başkan Adayınızdı…
Zeki Mayi: Siyaset yaptık bu ilde, birçok kararlar verdik. Bu kararların doğrultusunda Rize’de birçok şeylerin değişmesine ve yenilenmesine vesile olduk. Bunların artısı da eksisi de oldu illaki. Hepsi çok doğru olan şeyler yaptık demek mümkün değildir. Bu da demek değildir ki aday olmasında yanlış karar aldık. Niye; siyasi partisiniz ve birçok insan gelerek diyor ki, aday olmak istiyoruz. Adaylar için şuraya buraya bağlı mıdır diye bir araştırma da yapmıyoruz. Sorduğumuzda, kimse tanımıyormuş. Çayeli İlçe başkanımız da ‘tanımıyorum’ dedi, ticari ilişkilerini de oradaki halk bilir, ben yüzü temiz bir arkadaşa benziyor dedim ve aday gösterdik.
Biz seçim çalışmalarına devam ederken Rize İl Başkanlığına bir telefon geldi ve doğrudan bana bağladılar. ‘Siz bu arkadaşı tanıyor musunuz’ dediler, ben de ‘tanımıyorum ama tanıyor musunuz tanımıyor musunuz zamanı geçti, seçime kaldı on gün, partinin adayıdır’ diyerek kesmeye çalıştım onu. Ben zannettim ki, bir yolsuzluk bir usulsüzlükten söz ediyor. Ben de 10 gün kalmış, seçim bitsin ondan sonra konuşuruz falan dedim. Seçim bitti ben de daha önemsemedim. Hepimiz insanız, ticari eksikleri olabilir diye düşündüm. Daha sonra bir arkadaşın siz kim olduğunu biliyor musunuz, bir bakın falan siteye demesiyle öğrendik hadiseyi.
Öğrendiğimizde bir Türk Milliyetçisi olarak buna kayıtsız kalmamız mümkün değildi. Ondan sonraki süreç içerisinde bizim onunla yollarımız ayrıldı. Görevde olsaydık da Rize’de başka bir oluşum olsaydı ve bu arkadaş da oluşumun içerisinde olsaydı bizim tarafımızdan veto edilecekti.
Bu bir iddia… Kendisi, bu iddiaları komik bulduğunu ve o siteye herkesin rahatlıkla isim ekleyebileceğini ifade ediyor…
Zeki Mayi: Şimdi ben de şöyle söylüyorum; Akit Gazetesi, On Mart Gazetesi, Haber Erk bunların her biri mason olduğunu yazdı sizin hakkınızda birisi olumsuz bir şey yazdığında, size hakaret veya iftirada bulunduğu zaman bunun yolu mahkemedir. Gidersiniz şikayet edersiniz, mahkeme bu işi sizin adınıza ayıklar. Bu üç kuruma da benim gördüğüm kadarıyla tekzip yapın diye yazı yazmıştır. Bunlar madem yalan söylüyor neden mahkemeye vermedi? Sizin hakkınızda birisi böyle bir suçlamada bulunsa haksız bir iddia ortaya koysa siz bunu mahkeme yoluyla aydınlatamaz mısınız? O onun sorunu aslında beni çok fazla ilgilendirmiyor bağlı olduğu kurum. Beni ilgilendiren boyutu; şehitler verdiğimiz Türk-İslam Davası’nın siyasi organizasyonu olan MHP’nin Rize gibi mahalli bir bölgesine atanırken, Devlet Bahçeli’nin bunu da bilmesine rağmen buraya atanmasını tasvip etmiyorum ve kabullenilecek bir anlayış olarak görmüyorum. Dolayısıyla yapacağı hiçbir çalışmanın, bütçesiyle kadrosuyla, seçim çalışmasıyla olsun hiçbir oluşumun içerisinde olmayacağımızı söylüyoruz.
Siz eski il yönetimi olarak yeni yönetime hiçbir şekilde destek vermiyorsunuz, seçimlerde de onların lehine hiçbir hareket yapmayacaksınız, doğru mu anladık?
Zeki Mayi: Biz şöyle yapacağız; otuz beş, kırk senesini bu davaya adamış bir kadroyuz. Mücadelemizi öyle bir ortaya koymuşuz ki, evimizi, çocuğumuzu, arkadaşlarımızı, sosyal çevremizi ihmal etmişiz. Akraba, eş, dost, hatta ekonomimizi, ticaretimizi çok fazla ihmal etmişiz. Görevde olduğumuz süre içerisinde, bize yüklenen siyasi sorumluluk gereği bütün bu ihmalleri yapmış biri olarak, görevden el çektirtme dolayısıyla, istifa eden arkadaşlarımızla beraber bundan sonra ekonomik anlamda, sosyal anlamda, kültürel anlamda ihmal ettiğimiz o boşluğu doldurarak kullanacağız. Yani bütün sosyal aktivitemizi zihnen bedenen olan bu aktivitemizi bu alanlara kaydıracağız. Bu alanlarda olacağımız için diğer şeyler açıkçası bizi pek de ilgilendirmiyor. Mesela ailemin ziyaretlerinde çok eksik kalmışım. Evden bir telefon çalmış çocuklarla ilgili, şurada bir yemek yiyelim, işten telefonumuz çalmış arkadaşlarımızla ilgili bir toplantı edelim. Tercihimiz her zaman arkadaşlarımızla yapacağımız toplantılardan, istişarelerden yana olmuş.
Fakat bugün sonuç; telefon çaldığında arkadaşlarla ilgili siyasi bir değerlendirme var, yan taraftan da senle beraber çocuklarla beraber bir yemek yiyelim var. Tercih bundan yana olacak. İşimize gücümüze, ihmal ettiğimiz aile ilişkilerine dönüştüreceğiz tercihimizi. Dolayısıyla bu yapılanma içerisinde arkadaşlarımızla birlikte yemeklerimizi, çay toplantılarımızı yaparken de buradaki okuma evinde ülkemizle ilgili, bölgemiz ve ilimizle ilgili konularda kendi değerlendirmelerimizi yapacağız, kendimizi geliştirmek suretiyle okumalarımızı devam ettireceğiz.
AKP ÜLKEYİ UÇURUMUN KIYISINA GETİRDİ
Geçtiğimiz aylarda Başbakanın Diyarbakır’a gitmesini, Barzani ile buluşmasını, Şivan Perver’in gelmesi konusunu, 35 yıllık bir Ülkücü Hareket Mensubu olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zeki Mayi: Bir sorumluluğu, bir görevi olmayan Zeki Mayi olarak diyorum ki; AKP, özellikle iktidara geldikten sonra ortaya koymuş olduğu politikaların Türk Milleti’nin bölünmez bütünlüğünü koruyabilecek, programların ötesinde terörle mücadele yerine daha çok terörle müzakere yolunu seçmiştir. Bundan dolayıdır ki hükümete geldikleri zaman neredeyse sıfır terörden alıp, bugün geldikleri noktada açılım politikasından evvelki politikalarına bakarsanız, yüzlerce şehit vermemize neden olmuş. Terörle mücadeleyi değil müzakereyi seçmiş, PKK’nın stratejik mevzi kazanmasını sağlamış, Güneydoğu’da özerklik ilan edeceğiz diyebilecek noktaya gelmiş bir siyasi yol izlemiştir.
Bu iş artık şu noktaya geldi; Güneydoğu’da bir Kürdistan olacağı, Kürdistan’ın baş şehrinin Diyarbakır olacağı konusunda Türk Milleti’nin büyük bir kısmı alıştıra alıştıra hazırlana hazırlana artık ne olacaksa olsun havasına getirilmiştir. AKP bu anlamda bana göre yanlış bir yol izlemiştir. Bu konuda aslında terörle mücadeleyi seçmiş olsaydı, terör şu aşamada Kürt devletinin oluşmasının alt yapısının AKP eliyle olmasına vesile olmazdı. Sonuçta demokratikleşme paketi içerisinde olanlar yarınla ilgili sıkıntı olacak. Aslında terör konusunda Milliyetçi Hareket Partisi’nin de net söylemleri olması gerekir.
Bugün Diyarbakır’da Başbakan Barzani’yi konuk ediyor. Türkiye’nin başkenti Ankara’dır neden başkentte ağırlamıyor. Neden bu konuda muhalefetin tepkisi yok CHP’ye bakıyoruz, ufak sesler var ama MHP’de henüz bir elle tutulur tavır yok. Aslında AKP hükümetinin yıkılması için bir sebeptir bu. Siz çıkarsınız milletle bunu paylaşırsınız, bu sürecin nereye gittiğini ne yapılmak istendiğini, sonuç itibariyle Türk Milleti’ne nelere mal olacağını anlatsanız, o zaman siyasi iktidar da başını bir öne alır ne yaptığını bir düşünür.
GENEL MÜDÜR TARAF OLDU
Çaykur’da Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası ile imzalanan Toplu İş Sözleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zeki Mayi: İl başkanı olduğumuz dönemde şu an yapılanlar yapılmak istendi. Biz ekibimizle birlikte bu yapılanmaya karşı tepki ortaya koyduk. Köylere çıktık, çay üreticisine bekleyen tehlikeyi anlattık, işçi arkadaşlarla buluştuk, paneller yaptık. Rize’yi duyarlı hale getirmek için büyük sıkıntılar yaşadık. Sonuçları itibariyle 12 bin işçinin 8 bin tanesini Tek Gıda-İş, 4 bin tanesini Öz Gıda-İş almıştı. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra, siyasi iktidarın gücünü kullanarak 4 bini 8 binden büyük tuttular, yetkiyi Öz Gıda-İş’e verdiler. Olay mahkemelik oldu ve işçiyi mağdur ettiler. Neticesinde hak yerini buldu ve mahkeme Tek Gıda-İş yetkili sendikadır dedi.
Şimdi Genel Müdür’ün de yardımıyla tekrar yetkiyi Öz Gıda-İş’e verdiler. Genel Müdür’ü de anlamış değilim. Sendika ile ilgili bir fabrika müdürünün, işverenin, genel müdürün bu kadar belirleyici bir şekilde ortaya çıkması hukuken de, vicdanen de doğru değildir. Neticede ortada bir seçim vardır, bir sendikal yapılanma vardır. Bu işçilerin kendi aralarındaki bir yarıştır.
Bir başka konu da fabrikalar kapatılıyor, yıkılıyor. Fabrika sayılarında küçülme var. Yarın özelleştirmenin alt yapı çalışması gibi bir şey ortaya çıkıyor. Siz ÇAYKUR Genel Müdürü olarak işçinin ve üreticinin sorunlarını çözmek istiyorsanız, hem vicdanen hem hukuken yapmanız gereken çok şeyler var. Bizim daha önce de söylediğimiz bazı şeyler vardı.
Mesela; çay özel ürün statüsüne alınsın demiştik. Çayın, Rize’nin, Çay üreticisinin, Karadeniz’de bir milyon insanın hayatı, çayın özel ürün statüsüne alınmasına bağlıdır. Dünya ticaret örgütü bu işle ilgili telkinlerde bulunuyor. Bunu yapmazsanız sıkıntıları aşamazsınız diyor. Buna rağmen, çayı özel ürün statüsüne almadılar. Sadece gözetim belgesi aldılar, o da bizim söylediğimiz bir şeydi.
Gözetim belgesi nedir, ne işe yarar?
Şimdi siz çay ithal ediyorsunuz, yurt dışından çay alıyorsunuz. İthal ettiğiniz çay 5 dolar ise 1 dolar fatura kesiyorsunuz. Ama gelip inceliyorlar, bakıyorlar; bunun değeri 1 değil 5 dolar. Adam bir şey yapamıyor. Bunun uygulanması halinde kimse fazla çay ithal etmeyecek. Türkiye’ye dışarıdan giren çay azalacak, aranan vasıflar da değişecek.
Ayrıca ÇAYKUR şimdi işçi alımı yapacak. Onun çalışmalarını yapıyor. Bu teknik lise mezunlarından 500 kişi alabilecek. Seçim yatırımı olarak önümüze bu geldiğinde şaşırmayın.
Hatırlarsanız, biz ekonomik ömrünü tamamlamış çaylıklarla ilgili bir öneri ortaya koymuştuk. Bu öneri neydi; ekonomik ömrünü tamamlamış çaylıkların, bitki ıslahıyla kendi ırkımızı oluşturup bu ırkın da bölgesel fark oluşturup, hem fabrikanın kotasında yığılmaya sebep olan hadiseyi ortadan kaldırmak, çaylıkların verim kapasitesini artırmak ile ilgili, üstün bir ırk oluşturalım, bu üstün ırktan yavru oluşturalım, çaylıklarımızı yenileyelim demiştik. Bu önerimizi hükümet almıştı, çaylıkları yenileyeceğiz diye bir açıklama yapmıştı, şimdi duydum ki, çaylıkları yenilemek için yurt dışından çay bitkisi ithal edecekler.
Ömrünü Ülkücü harekete adamış, Milliyetçi Hareket Partisinde yıllarca il başkanlığı görevinde bulunmuş Zeki Mayi, il teşkilatı kapatılıp görevden alındıktan sonra Ötüken Okuma Evi’nde daha fazla vakit geçiriyor. Mayi, kırgın ama “Türk Milletine hizmet etmek için illa ki, parti organlarında yer almak gerekmiyor” diyor. Rize’deki Okuma Evin’de dostlarıyla buluşan Mayi, burada hem kitap okuyarak kendilerini geliştirdiklerini, hem de ülke ve il meselelerini tartışıyor. Mayi ile Ötüken Kitap Evinde yaptığımız görüşmede önemli satırbaşları var…
“Otuz beş yıldır Milliyetçi Hareket’in içerisinde, kâh ülkü ocaklarında, kâh Milliyetçi Hareket Partisi’nde sürekli üye, delege, yönetici, başkan hepsinin içerisinde oldum.” Diyor Zeki Mayi… Dolayısıyla Rize’deki ülkücü iradenin kendilerine yüklediği sorumluluk içerisinde kongrede Devlet Bahçeli’nin rakibi olan Koray Aydın’ı desteklediklerini, fakat MHP’de, yöneticilerin istediği kadar demokrasi varmış anlayışını dayamak suretiyle Türkiye’de yedi tane il başkanının görevden alındığını söyleyen Mayi, o süreci şöyle anlattı:
TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜNÜ GÖNLÜMÜZDEN SİLEMEZLER
“Siyasi partiler kanunu çerçevesi içerisinde görevden alma ve göreve atama pek tasvip ettiğim bir şey değil ama siyasi partiler yasası, bu yetkiyi genel başkanlara veriyor. Genel başkanlar nasıl strateji izliyor ise delegenin, yöneticinin görüşünü almadan kendi bildikleri yöntemle istediklerini yapabilme hakkına sahipler. Dolayısıyla bizi de görevden aldılar. Yetkilerini kullanarak kağıt üzerinden ismimizi sildiler. Fakat Türk-İslam Ülküsü’nü bizim gönlümüzden silmeleri mümkün değil. Çünkü biz onlara göre milliyetçi, ülkücü olmadık, onlara göre de strateji belirlemedik.”
BAŞARI DİLEMİYORUM!
“Bize, ‘Siz oturun, biz sizden daha iyi çalışacak bir ekip ile devam edeceğiz, daha fazla oy alacak bir kadro ile çalışacağız’ dediler. Dolayısıyla bir kadro kurarak bu kadro ile 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’ne hazırlanıyorlar. Rize’deki seçim stratejisini, seçim bütçesini, aday tespitini haliyle bu arkadaşlar yürütecekler. Tabii başarı dilemek gönlümüzün istediği bir hadisedir ama MHP’nin geleneklerinden gelmeyen bir arkadaşı kabullenmek de mümkün değil. Bir ülkücü olarak gerçekten bundan rahatsızlık duyuyorum. Geleneklerimizin dışında farklı bağlantıları olan insanın, Ankara’dan Rize’ye atanıp Milliyetçi Hareket’in Rize’de 40 yıllık emeğini hiçe sayanlara da gönülden bir başarı dileyemeyeceğim doğrusu.”
Siyasetten tamamen uzaklaştınız mı?
Zeki Mayi: Ekibimiz ile birlikte Rize için, ülkemiz için, devletimiz için görüşmelerimiz ve istişarelerimiz devam ediyor. Ülkücü harekete hizmet için illa ki parti kadrolarında olmamız gerekmiyor; mensubu olduğumuz Yüce Türk Milleti’ne her hal ve şart altında hizmetlerimiz devam edecek. Duruşumuzla, fikrimizle, duyarlılığımızla ve tavrımızla bu millete hizmet etmeye devam edeceğiz. Dolayısıyla şu an Ötüken Okuma Evi adıyla bir yer kurduk. Burada bütün arkadaşlarımız ile beraber hem otuz beş yılın muhasebesini yapıp, hem de bundan sonraki süre içerisinde yeniden arkadaş ve ekiplerimiz ile beraber Türk Milleti’nin içerisinde bulunduğu durumdan çıkış yollarını burada tartışarak, okuyarak, düşünerek devam edeceğiz. Dolayısıyla siyasetle bağlantımız bu kadar olacak.
MHP GELENEKLERİYLE ÖRTÜŞMÜYOR
Sayın Mayi, MHP’nin geleneğinden gelmeyen kişilerin öncülüğünde oluşturulan bir kadro diyorsunuz. Bu cümlelerinizle MHP kuruluş amacını aştı mı demeye çalışıyorsunuz? Baktığımızda MHP köklü ve kırmızı çizgileri olan bir parti. Acaba MHP bu çizginin dışına mı çıktı?
Zeki Mayi: Ben öyle düşünüyorum. Beni böyle düşündüren neden ise; MHP’nin mücadele verdiği, karşı duruş koyduğu, karşı karşıya geldiği bir organizasyon mensubuun, bugün MHP’yi temsil noktasına getirilmiş olmasıdır. MHP, kökleri mazide olan Türk Milliyetçiliği’ni savunan bir harekettir. Türk Milliyetçiliği ile mücadele etmiş, Türk kimliğine karşı duran bir yapı nasıl oluyor da MHP’nin ildeki en üst temsil noktasına getiriliyor, bunu anlamış değilim. Dolayısıyla bunu düşünerek öyle söyledim. Arkadaş oraya bağlıdır, buraya bağlıdır, onu yapmıştır, bunu yapmıştır o onun tercihleri. Bize iş intikal ettiği zaman, MHP’nin geleneklerinden gelen birinin başkan seçilmesi halinde duruşumuz, konuşmamız ve eylemlerimiz şüphesiz farklı olacaktı.
Fakat sizin MHP İl Başkanlığınız döneminde 2009’daki yerel seçimlerde Çayeli Belediye Başkan Adayınızdı…
Zeki Mayi: Siyaset yaptık bu ilde, birçok kararlar verdik. Bu kararların doğrultusunda Rize’de birçok şeylerin değişmesine ve yenilenmesine vesile olduk. Bunların artısı da eksisi de oldu illaki. Hepsi çok doğru olan şeyler yaptık demek mümkün değildir. Bu da demek değildir ki aday olmasında yanlış karar aldık. Niye; siyasi partisiniz ve birçok insan gelerek diyor ki, aday olmak istiyoruz. Adaylar için şuraya buraya bağlı mıdır diye bir araştırma da yapmıyoruz. Sorduğumuzda, kimse tanımıyormuş. Çayeli İlçe başkanımız da ‘tanımıyorum’ dedi, ticari ilişkilerini de oradaki halk bilir, ben yüzü temiz bir arkadaşa benziyor dedim ve aday gösterdik.
Biz seçim çalışmalarına devam ederken Rize İl Başkanlığına bir telefon geldi ve doğrudan bana bağladılar. ‘Siz bu arkadaşı tanıyor musunuz’ dediler, ben de ‘tanımıyorum ama tanıyor musunuz tanımıyor musunuz zamanı geçti, seçime kaldı on gün, partinin adayıdır’ diyerek kesmeye çalıştım onu. Ben zannettim ki, bir yolsuzluk bir usulsüzlükten söz ediyor. Ben de 10 gün kalmış, seçim bitsin ondan sonra konuşuruz falan dedim. Seçim bitti ben de daha önemsemedim. Hepimiz insanız, ticari eksikleri olabilir diye düşündüm. Daha sonra bir arkadaşın siz kim olduğunu biliyor musunuz, bir bakın falan siteye demesiyle öğrendik hadiseyi.
Öğrendiğimizde bir Türk Milliyetçisi olarak buna kayıtsız kalmamız mümkün değildi. Ondan sonraki süreç içerisinde bizim onunla yollarımız ayrıldı. Görevde olsaydık da Rize’de başka bir oluşum olsaydı ve bu arkadaş da oluşumun içerisinde olsaydı bizim tarafımızdan veto edilecekti.
Bu bir iddia… Kendisi, bu iddiaları komik bulduğunu ve o siteye herkesin rahatlıkla isim ekleyebileceğini ifade ediyor…
Zeki Mayi: Şimdi ben de şöyle söylüyorum; Akit Gazetesi, On Mart Gazetesi, Haber Erk bunların her biri mason olduğunu yazdı sizin hakkınızda birisi olumsuz bir şey yazdığında, size hakaret veya iftirada bulunduğu zaman bunun yolu mahkemedir. Gidersiniz şikayet edersiniz, mahkeme bu işi sizin adınıza ayıklar. Bu üç kuruma da benim gördüğüm kadarıyla tekzip yapın diye yazı yazmıştır. Bunlar madem yalan söylüyor neden mahkemeye vermedi? Sizin hakkınızda birisi böyle bir suçlamada bulunsa haksız bir iddia ortaya koysa siz bunu mahkeme yoluyla aydınlatamaz mısınız? O onun sorunu aslında beni çok fazla ilgilendirmiyor bağlı olduğu kurum. Beni ilgilendiren boyutu; şehitler verdiğimiz Türk-İslam Davası’nın siyasi organizasyonu olan MHP’nin Rize gibi mahalli bir bölgesine atanırken, Devlet Bahçeli’nin bunu da bilmesine rağmen buraya atanmasını tasvip etmiyorum ve kabullenilecek bir anlayış olarak görmüyorum. Dolayısıyla yapacağı hiçbir çalışmanın, bütçesiyle kadrosuyla, seçim çalışmasıyla olsun hiçbir oluşumun içerisinde olmayacağımızı söylüyoruz.
Siz eski il yönetimi olarak yeni yönetime hiçbir şekilde destek vermiyorsunuz, seçimlerde de onların lehine hiçbir hareket yapmayacaksınız, doğru mu anladık?
Zeki Mayi: Biz şöyle yapacağız; otuz beş, kırk senesini bu davaya adamış bir kadroyuz. Mücadelemizi öyle bir ortaya koymuşuz ki, evimizi, çocuğumuzu, arkadaşlarımızı, sosyal çevremizi ihmal etmişiz. Akraba, eş, dost, hatta ekonomimizi, ticaretimizi çok fazla ihmal etmişiz. Görevde olduğumuz süre içerisinde, bize yüklenen siyasi sorumluluk gereği bütün bu ihmalleri yapmış biri olarak, görevden el çektirtme dolayısıyla, istifa eden arkadaşlarımızla beraber bundan sonra ekonomik anlamda, sosyal anlamda, kültürel anlamda ihmal ettiğimiz o boşluğu doldurarak kullanacağız. Yani bütün sosyal aktivitemizi zihnen bedenen olan bu aktivitemizi bu alanlara kaydıracağız. Bu alanlarda olacağımız için diğer şeyler açıkçası bizi pek de ilgilendirmiyor. Mesela ailemin ziyaretlerinde çok eksik kalmışım. Evden bir telefon çalmış çocuklarla ilgili, şurada bir yemek yiyelim, işten telefonumuz çalmış arkadaşlarımızla ilgili bir toplantı edelim. Tercihimiz her zaman arkadaşlarımızla yapacağımız toplantılardan, istişarelerden yana olmuş.
Fakat bugün sonuç; telefon çaldığında arkadaşlarla ilgili siyasi bir değerlendirme var, yan taraftan da senle beraber çocuklarla beraber bir yemek yiyelim var. Tercih bundan yana olacak. İşimize gücümüze, ihmal ettiğimiz aile ilişkilerine dönüştüreceğiz tercihimizi. Dolayısıyla bu yapılanma içerisinde arkadaşlarımızla birlikte yemeklerimizi, çay toplantılarımızı yaparken de buradaki okuma evinde ülkemizle ilgili, bölgemiz ve ilimizle ilgili konularda kendi değerlendirmelerimizi yapacağız, kendimizi geliştirmek suretiyle okumalarımızı devam ettireceğiz.
AKP ÜLKEYİ UÇURUMUN KIYISINA GETİRDİ
Geçtiğimiz aylarda Başbakanın Diyarbakır’a gitmesini, Barzani ile buluşmasını, Şivan Perver’in gelmesi konusunu, 35 yıllık bir Ülkücü Hareket Mensubu olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zeki Mayi: Bir sorumluluğu, bir görevi olmayan Zeki Mayi olarak diyorum ki; AKP, özellikle iktidara geldikten sonra ortaya koymuş olduğu politikaların Türk Milleti’nin bölünmez bütünlüğünü koruyabilecek, programların ötesinde terörle mücadele yerine daha çok terörle müzakere yolunu seçmiştir. Bundan dolayıdır ki hükümete geldikleri zaman neredeyse sıfır terörden alıp, bugün geldikleri noktada açılım politikasından evvelki politikalarına bakarsanız, yüzlerce şehit vermemize neden olmuş. Terörle mücadeleyi değil müzakereyi seçmiş, PKK’nın stratejik mevzi kazanmasını sağlamış, Güneydoğu’da özerklik ilan edeceğiz diyebilecek noktaya gelmiş bir siyasi yol izlemiştir.
Bu iş artık şu noktaya geldi; Güneydoğu’da bir Kürdistan olacağı, Kürdistan’ın baş şehrinin Diyarbakır olacağı konusunda Türk Milleti’nin büyük bir kısmı alıştıra alıştıra hazırlana hazırlana artık ne olacaksa olsun havasına getirilmiştir. AKP bu anlamda bana göre yanlış bir yol izlemiştir. Bu konuda aslında terörle mücadeleyi seçmiş olsaydı, terör şu aşamada Kürt devletinin oluşmasının alt yapısının AKP eliyle olmasına vesile olmazdı. Sonuçta demokratikleşme paketi içerisinde olanlar yarınla ilgili sıkıntı olacak. Aslında terör konusunda Milliyetçi Hareket Partisi’nin de net söylemleri olması gerekir.
Bugün Diyarbakır’da Başbakan Barzani’yi konuk ediyor. Türkiye’nin başkenti Ankara’dır neden başkentte ağırlamıyor. Neden bu konuda muhalefetin tepkisi yok CHP’ye bakıyoruz, ufak sesler var ama MHP’de henüz bir elle tutulur tavır yok. Aslında AKP hükümetinin yıkılması için bir sebeptir bu. Siz çıkarsınız milletle bunu paylaşırsınız, bu sürecin nereye gittiğini ne yapılmak istendiğini, sonuç itibariyle Türk Milleti’ne nelere mal olacağını anlatsanız, o zaman siyasi iktidar da başını bir öne alır ne yaptığını bir düşünür.
GENEL MÜDÜR TARAF OLDU
Çaykur’da Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası ile imzalanan Toplu İş Sözleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zeki Mayi: İl başkanı olduğumuz dönemde şu an yapılanlar yapılmak istendi. Biz ekibimizle birlikte bu yapılanmaya karşı tepki ortaya koyduk. Köylere çıktık, çay üreticisine bekleyen tehlikeyi anlattık, işçi arkadaşlarla buluştuk, paneller yaptık. Rize’yi duyarlı hale getirmek için büyük sıkıntılar yaşadık. Sonuçları itibariyle 12 bin işçinin 8 bin tanesini Tek Gıda-İş, 4 bin tanesini Öz Gıda-İş almıştı. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra, siyasi iktidarın gücünü kullanarak 4 bini 8 binden büyük tuttular, yetkiyi Öz Gıda-İş’e verdiler. Olay mahkemelik oldu ve işçiyi mağdur ettiler. Neticesinde hak yerini buldu ve mahkeme Tek Gıda-İş yetkili sendikadır dedi.
Şimdi Genel Müdür’ün de yardımıyla tekrar yetkiyi Öz Gıda-İş’e verdiler. Genel Müdür’ü de anlamış değilim. Sendika ile ilgili bir fabrika müdürünün, işverenin, genel müdürün bu kadar belirleyici bir şekilde ortaya çıkması hukuken de, vicdanen de doğru değildir. Neticede ortada bir seçim vardır, bir sendikal yapılanma vardır. Bu işçilerin kendi aralarındaki bir yarıştır.
Bir başka konu da fabrikalar kapatılıyor, yıkılıyor. Fabrika sayılarında küçülme var. Yarın özelleştirmenin alt yapı çalışması gibi bir şey ortaya çıkıyor. Siz ÇAYKUR Genel Müdürü olarak işçinin ve üreticinin sorunlarını çözmek istiyorsanız, hem vicdanen hem hukuken yapmanız gereken çok şeyler var. Bizim daha önce de söylediğimiz bazı şeyler vardı.
Mesela; çay özel ürün statüsüne alınsın demiştik. Çayın, Rize’nin, Çay üreticisinin, Karadeniz’de bir milyon insanın hayatı, çayın özel ürün statüsüne alınmasına bağlıdır. Dünya ticaret örgütü bu işle ilgili telkinlerde bulunuyor. Bunu yapmazsanız sıkıntıları aşamazsınız diyor. Buna rağmen, çayı özel ürün statüsüne almadılar. Sadece gözetim belgesi aldılar, o da bizim söylediğimiz bir şeydi.
Gözetim belgesi nedir, ne işe yarar?
Şimdi siz çay ithal ediyorsunuz, yurt dışından çay alıyorsunuz. İthal ettiğiniz çay 5 dolar ise 1 dolar fatura kesiyorsunuz. Ama gelip inceliyorlar, bakıyorlar; bunun değeri 1 değil 5 dolar. Adam bir şey yapamıyor. Bunun uygulanması halinde kimse fazla çay ithal etmeyecek. Türkiye’ye dışarıdan giren çay azalacak, aranan vasıflar da değişecek.
Ayrıca ÇAYKUR şimdi işçi alımı yapacak. Onun çalışmalarını yapıyor. Bu teknik lise mezunlarından 500 kişi alabilecek. Seçim yatırımı olarak önümüze bu geldiğinde şaşırmayın.
Hatırlarsanız, biz ekonomik ömrünü tamamlamış çaylıklarla ilgili bir öneri ortaya koymuştuk. Bu öneri neydi; ekonomik ömrünü tamamlamış çaylıkların, bitki ıslahıyla kendi ırkımızı oluşturup bu ırkın da bölgesel fark oluşturup, hem fabrikanın kotasında yığılmaya sebep olan hadiseyi ortadan kaldırmak, çaylıkların verim kapasitesini artırmak ile ilgili, üstün bir ırk oluşturalım, bu üstün ırktan yavru oluşturalım, çaylıklarımızı yenileyelim demiştik. Bu önerimizi hükümet almıştı, çaylıkları yenileyeceğiz diye bir açıklama yapmıştı, şimdi duydum ki, çaylıkları yenilemek için yurt dışından çay bitkisi ithal edecekler.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.