İLAHİHAT MÜFREDATI HAKKINDA BİR KAÇ SÖZ

İLAHİHAT MÜFREDATI HAKKINDA BİR KAÇ SÖZ

Felsefe ve din ilişkisiyle ilgili olarak yakın tarihimizde akademik çevrelerde görünen durum şudur: Felsefe bölümlerimizde felsefi düşünce adına dinden ve metafizikten uzak durulurken; ilahiyat fakültelerimizde ise din adına felsefi düşünceden hoşlanılmamaktadır. Her iki durumda da kısır ve ufku dar bir akademik atmosfer ve anlayış ortaya çıkmaktadır.

İlahiyat fakültelerinde Felsefe ve Din Bilimleri bölümü dersleriyle ilgili eskiden beri varolagelen bir rahatsızlık söz konusudur. Anlaşılan o ki, yüzyıllardır varolan din-felsefe ilişkisi tartışmasında bir adım yol kat edebilmiş değiliz, yüzyıllardır aynı noktada durmaktayız. Hatta son yapılan müfredat düzenlemesiyle bir adım geriye gidilmiştir.

İslam’ı anlama ve yorumlamada İslam dünyasına öncülük ettiğini düşündüğümüz ülkemizde hala bu kısır döngü tartışmanın devam ediyor olması, İslam’ın yeniden anlaşılması ve çağın problemlerine cevap vermesi konusundaki ümitleri azaltmaktadır.

Batı dünyasındaki üniversitelere bakıldığında din ile felsefenin birbirlerini besleyen alanlar olduğu görülürken, İslam coğrafyasında bu iki alan hep birbirine rakipmiş gibi görülmüştür. Oysa bilinmektedir ki, iyi bir felsefeci olmak için ilahiyat ve metafizik bilgisine sahip olmak, iyi bir ilahiyatçı olmak için de felsefe bilgisine sahip olmak şarttır.

Okutulmasından rahatsız olunan ve ilahiyat öğrencisinin “kafasını karıştırdığı” düşünülen derslerden biri olan Din Felsefesi dersinin içeriğine bakıldığında, bu ve benzeri derslerin neyinden rahatsız olunduğunu anlamak mümkün değildir. Bu dersin içeriğinde yer alan belli başlı konular şunlardır: Tanrı’nın varlığına dair deliller, Tanrı’nın fiil ve sıfatları, Tanrı-alem ilişkisi, din dilini anlamak, Tanrı’nın bilgisi, iradesi ve insan hürriyeti, Tanrının adaleti ve kötülük problemi, ölüm sonrası hayat, din-bilim ilişkisi, din-sanat ilişkisi, din-ahlak ilişkisi… Bu sayılan konular, bir ilahiyat fakültesi öğrencisinin öğrenmesi gereken, genel olarak din hakkında, özelde ise İslam hakkında bütüncül bir bakış açısı kazandırmayı, dinin özünü ve ruhunu kavramayı öngören temel konulardır.

Ders verdiğim fakültede, dördüncü sınıfın ikinci döneminde okuyan, yani mezun olmak üzere olan çok başarılı bir öğrenci din felsefesi dersinin final sınavında kağıdının sonuna şu notu yazmıştır: “Hocam bu derste düşünmekten korkmamayı öğrendim”. Eğer mezun olma aşamasına gelmiş bir fakülte öğrencisine düşünmekten korkmamayı ancak son dönemde öğretebiliyorsak, entelektüel seviyemiz açısından, fakülte olarak vay halimize!

Bir ilahiyat fakültesi öğrencisinin “Müslüman olmamın gerekçesi nedir?” “Allah’a inanmamın gerekçesi nedir?” İslam’ın hayat felsefesi nedir? İslam’ın ruhu nedir? Müslüman olmak ne anlama gelir? sorularıyla ilgili söyleyecek bir sözü yoksa, hasbelkader Müslüman ve hasbelkader Allah’a inanıyorsa, böyle bir inancın değeri olabilir mi? Dahası akademik anlamda dini düşünceyle ilgilenen herkesin belki de en başta “din ne işe yarar?”, “dinin ruhu ve varlık sebebi nedir?” sorularıyla ilgili söyleyeceği pek çok şey olmalı.

Eğer biz kendi inançlarımızı sorgulamaya izin vermiyorsak, başkalarından bu sorgulamayı nasıl bekleriz. İnançlarımızdan emin değilsek, elbette sorgulamayı reddederek işe başlarız.

İlahiyat fakültelerinin müfredatıyla ilgili yapılan değişiklikte sorun, belli türden derslerin kredilerinin azaltılması ya da çoğaltılması değildir. Mesele burada üniversiteyi üniversite yapan eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye karşı bir tavır takınılmış olmasıdır.

İlahiyat fakültelerinde on yıllardır var olagelen “neden Arapça öğretemiyoruz” sorusuna cevap aramamız gerekirken; neden dini duyarlılıkla, dini düşüncenin ve dini hayatın olmazsa olmazı olan estetik duyarlılığı bir arada göremiyoruz, sorusuna cevap bulmamız gerekirken; “neden felsefe öğretiyoruz” ön yargısını artık aşmak zorundayız.

İlahiyat fakültelerinin ilk kuruluşundan bu yana felsefe ve din bilimleri bölümü dersleri büyük oranda fakülte seviyesinde üvey evlat muamelesi görmüş, varlığı ve gerekliliği hep fakülte içi ortamlarda tartışma konusu edilmiştir. Bu tartışmalar sadece hocalar seviyesinde kalmamış öğrencilere de yansıtılmıştır. Fakülte seviyesinde görülen bu muameleyle anlaşılan o ki bundan sonra daha üst seviyeden de karşılaşılacaktır. Bu durumda kredisi yarı yarıya indirilen felsefe grubu derslerinin ne hocalar arasında ne de öğrenciler arasında hiçbir saygınlığı, değeri ve itibarı kalmayacaktır.

Eğer felsefe ve din bilimleri bölümü dersleriyle ilgili bir azaltma yoluna gidilecekse, bu durumda, neredeyse her ilde birer tane açılmış olan ilahiyat fakültelerinin müfredatını standart hale getirme yerine, fakültelerin müfredatla ilgili inisiyatif alanı genişletilerek belli alanlarda yoğunlaşmalarına izin verilebilir. Böylece her fakülteye bir kişilik kazanma imkanı verilmiş olur. İsteyen fakülte felsefe grubu derslerini azaltır veya çoğaltır.

Doç. Dr. Latif Tokat

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.